Van ile Ortak Sözcükler

Van ile Ortak Sözcükler / Sinan Kılıç (*)

OĞUZELİ İLE VAN YÖRESİ ARASINDA ORTAK SÖZCÜKLER

Üniversitemizde yeni kurduğumuz Anadolu ve Avrasya Araştırmaları Merkezi (AVAM) Kütüphanesine geçtiğimiz günlerde yeni bir kitap ulaştı. Bu kitap Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Bedri SARICA’nın uzun yıllar süren araştırmaları sonucu, Van Gölü çevresinden derlediği sözcüklerden oluşan bir sözlük (Van Gölü Çevresi Ağızları Sözlüğü, Atlas Yayınları, Ankara 2006).

Sözlüğü incelerken merhum babaannem Alefendinin Fadime aklıma geldi hep, çünkü onun kullandığı sözcüklerle sözlükte karşılaştığım bazı sözcükler bire bir aynı idi. Bunun üzerine bütün sözlüğü taradım ve Babaannemin kullandığı sözcükleri işaretledim.

Dr. Sarıca’nın kitabın giriş bölümünde verdiği bilgilerden özet

  1. Doğu Anadolu ağızları içinde değerlendirilen Van gölü havzası ağızları arasında benzer nitelikler çoktur.
  2. Bölgede birbirini tamamlayan sözler çoğunlukta olmakla birlikte aynı sözcüğün anlam ve ses bilgisi özelliklerinde farklılıklar bulunabilir.
  3. Bölgedeki Azeri ağızlarında Farsça sözcüklerin ağırlıkta olması, İran’a yakınlığın ve Güney Azerbaycan’dan gelen göçün etkisini gösterir.
  4. Ülkemizde bugün konuşulan genel Türkçe Van gölü çevresinde de varlığını her gün biraz daha hissettirdiğinden, bölgede daha önce yapılan derlemelerde saptanan bazı sözcükler artık utulmuş ya da anlam kaymalarına uğramıştır.
  5. Anadolu’nun Türklerle ve Türkçeyle buluştuğu yerlerin başında gelen Van gölü hazası yakınlarında 11. yüzyıldan itibaren yapılan savaşlar Asya’dan gelen insan selinin Anadolu’ya yerleşmesini hızlandırmıştır.
  6. Van gölü çevresindeki Türk ağızlarıyla ilgili ilk bilgiler Evliya Çelebi tarafından verilmektedir.
  7. 1930’lu yıllardan itibaren yapılan derleme çalışmaları arasında Van gölü çevresinde yapılan araştırmalar da yer almaktadır.
  8. Van gölü çevresinde karşılaşılan söz dağarcığı özellikle Azerbaycan Türkçesi ile bağlantılıdır. Ancak aşağıdaki tabloda verilen dört sözcüğün Orta Asya dillerindeki bağlantısı da açıkça görülmedir.

Türkiye Türkçesi

Van Gölü Çevresi

Azerbaycan

Tatar

Özbek

Kazak

Uygur

dünür

ġoda

ġuda

kuda

koda

guda

koda

kodağıy

kuda

koda tüsüvşi

kuda

kedi

pişik

bişik

pişik

pişik

müşük

mışık

möşük

düğün

toy toy toy toy toy toy

ısırgan otu

ġıcıkdan

gıcıktan

ġıcırdan

ġıcırġan

gicitiken

kıçıtkan

kıçıktı ot

Merhum Babaannem Alefendinin Fadime

Olasılıkla 1910 yılında Türkelli’de doğdu. Alefendinin kızı diye anıldı. Bugün “Dişli” soyadını taşıyan ailedendir. Hiç okula gitmedi. 16 yaşında evlendirildi. Evlendiğinde kocası, Garazenû Mehmet Ziya 13 yaşında idi. Bu sülalenin büyük gelini oldu. Dört oğul doğurdu. Dindar, kapalı ve muhafazakâr bir hayatı vardı. Türkelli’den hemen hiç ayrılmadı; sadece yaşlılık zamanlarında kış aylarında İstanbul’daki oğullarının ve torunlarının yanında kaldı. Son yıllarını Türkelli’de büyük oğlunun yanında geçirdi ve 2003 yılında öldü. Bizlerle konuşmalarında ve anlattığı masallarda kullandığı dil halen kulaklarımızdır.

Sözlükte işaretlediğim sözcükler

Acans: haber (Ahlat)

Afsun: sihir (Ahlat)

Ağu: zehir (Erciş, Ahlat)

Ahşam: akşam (Van, Adilcevaz). Oğuzeli’nde “aaşam” biçimnde.

Ahur: ahır (Adilcevaz, Van, Erciş). Oğuzeli’nde “afur” biçiminde.

Alaf: kışlık hayvan yiyeceği (Erciş). Oğuzeli’nde hayvana atılan yapraklı dal.

Andır/Ander: sahipsiz kal anlamında ilenç (Van, Ahlat). Oğuzeli’nde anlamı unutulmuş.

Arh: kanal (Van, Erciş, Ahlat). Oğuzeli’nde “ark” biçiminde.

Avara: yaramaz, verimsiz,kötü (Erciş)

Bıldır: geçen sene (Erciş, Ahlat)

Bibi: hala (Van’daki Azeri köyleri, Erciş, Ahlat)

Bile: beraber (Van’daki Azeri köyleri)

Buynuz: boynuz (Adilcevaz)

Cahal: cahil, geç, tecrübesiz (Van)

Cazu: cadı (Erciş)

Cırmık-lamak: tırmalamak (Van)

Cu cu: tavukçağırma ünlemi (Erciş). Oğuzeli’nde “cü cü” biçiminde.

Ezza/Eza: kibrit (Van, Erciş, Ahlat)

Ferig: piliç (Eciş, Van)

Fışkı: kurumuş koyun keçi gübresi (Ahlat, Van, Adilcevaz). Oğuzeli’nde hayvan dışkısı.

Fücceten: aniden ölüm (Van, Adilcevaz). Oğuzeli’nde “hücceden”biçiminde.

Ġazal: kurumuş ağaç yaprakları (Van). Oğuzeli’nde “gazel”biçiminde.

Geci: keçi(Ahlat, Erciş)

Gelek: kavun ve kabak saplarının budakları (Van). Oğuzeli’nde yaprak.

Ġıdık: oğlak (Adicevaz). Oğuzeli’nde bele bağlanan küçük sepet.

Ġod: tahta tahıl ölçeği (Van, Adilcevaz)

Göğ: mavi (Van’daki Azeri köyleri)

Ġufa: kova (Van)

Hara: neresi (Van, Erciş, Adilcevaz)

Haraya: nereye (Van, Erciş, Ahlat)

He: evet (Van, Erciş)

Helbet: elbette (Van)

İrezil: rezil (Adilcevaz)

İskemle: sandalye (Van)

Köynëk: gömlek (Van, Erciş). Oğuzeli’nde “göynek” biçiminde.

Küskü: uzun demir (Ahlat, Erçiş). Oğuzeli’nde “küskülemek” fiili biçiminde.

Mahana: bahane (Van’daki Azeri köyleri). Oğuzeli’nde “mana” biçiminde.

Mehle: mahalle (Van, Erciş)

Melmeket: memleket (Van)

Mintan: gömlek (Van)

Möhkem: sağlam (Adilcevaz). Oğuzeli’nde “mökem” biçiminde.

Nusġa: Muska (Van)

Pürtük: yabancı dilde yazılan kitap (Erciş) Oğuzeli’nde küçük kumaş ve ip parçaları.

Sahab: sahip (Van)

Sahan: bakır tabak (Van,Ahlat)

Sırtar-mak: sırıtmak (Van)

Soyka: sahipsiz, sahibi ölmüş mal, ölü üstünden çıkan elbise (Van, Ahlat). Oğuzeli’nde anlamı unutulmuş.

Şelek: meyve posası, meyvenin yenilmeyen orta bölümü, olgunlaşmamış ceviz içi (Edremit, Erciş, Adilcevaz). Oğuzeli’nde küçük sırt sepeti.

Terek: raf (Erciş, Ahlat)

Tevek: üzüm kütüğü (Van)

Tumb: toprakğını,tümsek (Erciş, Ahlat). Oğuzeli’nde “tumb etmek” bir araya toparlamak anlamında.

Yu-mak: yıkamak (Van, Erciş)

Yorum

Anadolu’nun geçmişi biz arkeologlar için insanlık tarihinin başına kadar kök etmiştir. Buzul dönemlerinin son bulmasıyla Afrika’dan kuzeye doğru hareket eden hayvan sürülerinin peşine takılan insansı türler, bugünkü Asya ve Avrupa kıtalarına dağılmışlardır. İki milyon yıl kadar öncesinden başlayan bu dağılış sırasında Anadolu topraklarından geçildiğini gösteren çok sayıda iz saptanmış durumdadır.

Son iki yüz bin yıl boyunca Akıllı İnsan (Homo Sapiens), yani bizler, yeryüzünün her yerine yerleştik. Genel, toplumsal ve tarihsel zekâmız alabildiğine gelişti, tabi konuştuğumuz dil de…

Bugün yaşayan dillerden sondan eklemeli bir dil olan Türkçenin akrabaları, beş bin yıldır İran, Mezoptamya, Suriye ve Anadolu’da yazılıyordu. Çivi yazısı ile vücut bulan bu ölü dilleri uzmanlar yüz yıldan fazla bir süredir okuyup deşifre edebiliyor. Yani yaşadığımız coğrafya binlerce yıldır aynı dil konuşuluyor.

  1. yüzyıldan itibaren Hazar Denizi çevresi ve İran yaylası üzerinden Anadolu’ya göç edenler, gerçekte daha önceki binyıllar boyunca Anadolu’ya gelip yerleşen ya da Anadolu’yu aşarak Kuzey Afrika ve Doğu Avrupa’ya geçen atalarıyla aynı yolu izlediler. Onlar da sondan eklemeli bir dil olan Türkçeyi konuşuyorlardı.

Oğuzeli halkı da 11. yüzyılda gelenlerdendir ve bin yıllar önce bu ülkeye gelen atalarının topraklarına yerleşmişlerdir. Bunun kanıtları, kamuoyunun pek de ilgisini çekmeyen arkeolojik araştırmalarla Orta Asya, İran, Kafkasya ve Anadolu’da defalarca ortaya çıkarılmıştır.

Bu kanıtların bir kısmı da dil araştırmalarında karşımıza çıkıyor. Yukarıdaki örnekler, gerçekte birbiriyle hiç ilgileri yokmuş gibi görünen iki yörede, Van’da ve Oğuzeli’nde bir zamanlar aynı sözcüklerin kullanıldığını kanıtlıyor. Benzer sözcüklerin çok daha fazlası artık unutulmuş olmalıdır. Unutulan sözcüklerin kırıntıları her geçen gün birbiri ardına kaybettiğimiz yaşlılarımızın hafızalarında durmaktadır. Onlarla birlikte ortak kültürümüzün kanıtları da kaybedilmektedir. Bu kırıntıları kayda geçirmek ve bilinmesini sağlamak hepimizin boyun borcudur.

(*)Yüzüncü Yıl Üniversitesi /Anadolu ve Avraysa Araştırmaları Merkezi (AVAM)