Yöremizden Oyunlar

Çocukluğumuzu gene de iyi değerlendirmişiz./Em.Öğrt. Şakir Sağlam

Tahta Araba

Tahta Araba oyun değil de sanki günlük işlerimizdendi. Çünkü yalnızca bindiğimiz bir oyuncak olmanın dışına çıkıp, bizim işimizi gören bir elemanımız olmuştu.

Modelleri aşağı yukarı aynıydı. Bazıları uzun ya da yüksek olabilirdi. Alttaki fotografta görülen arabanın tekerleklerinde bilye kullanılmış. Bu bizim köy gibi -o yıllarda- asfaltı olmayan yerlerde kullanılamazdı. Hemen çamur dolar ki; temizleyemezsin. Bizim arabamızın tekerlekleri tahtadan olurdu. Ya kendimiz keserdik ya da bir marangoz amcaya kestirirdik. Çamurda da karda da giderdi. Hemen temizlenebilirdi çünkü.

Düşünsenize; KADIRGA YAYLASI-TAŞOLUK’tasınız. Oradan ÇADIRDÜZÜ’ne iniyorsunuz. Arada bir (bu RALLYnin yolları bozuktu) yuvarlanıp, yeniden arabanıza atlayıp nara atarak, ne bileyim türkü söyleyerek yokuş aşağı uçuyorsunuz. Heeyyy…

Hayal gücümüzle doğanın keyfini yaşamışız be…

Lastik Sapanı

Lastik Sapanı ya da sapan lastiği de denir.

Oğuz’da inek otlatırken ya da yaylalardaki oyunlarımızdan biriydi.Taşı elle atardık. Kolumuzun yorulduğu zamanlarda başka bir elaman aranınca bir şey yaratırdık. Bizim buluşumuz değildi ama yapması epey zordu. Sapanlastiği daha çok uzaktaki bir nesneyi nişan/hedef seçince kullanırdık.

Elimizde bir çakı, küçük bıçak mutlaka olurdu. Avu (komar) dallarında Y gibi sağlam çatalları bulunca keser ilk adımı atardık. Avu dalı zor kesilir, yaş iken kolay soyulurdu. Eğer kuru bulursak daha sevinirdik, yaş dal kaygan olurdu ve kullanmakta zorlanırdık.

İstanbul’da lastik aradım zaman zaman. Eczanelerde su konan lastiklerden yap diyenler oldu ama zayıf olacağını düşünerek kullanmadım.Sonunda buldum. Ama nerede bilin desem. asla bilemezsiniz. Mart 2011 de oğuz’ gitmiştim Metin Kılıç’la. Oğuz Beldesi sakar tonarını geçtim karda gezeyim diye…İşte sakartonarında buldum aşağıdaki fotografta gördüğünüz lastikleri. Aldım ve İstanbul’da başladım yapmaya.

Bakalım nasıl olmuş?

Görüldüğü gibi, sapanı temizledim.

Çatalın iki ucuna lastik kaymasın diye, lastik bağlama oyuğu yaptım.

Meşini kestim, köşelerini yuvarlaklaştırdım ve iki tarafına bıçakla keserek lastik geçirmek için yer açtım. Bağlama lastiklerini incelttim. İple de bağlanabilir. Çatalların tepesine oyuğa denk getirip, ince kestiğim lastiklerle bağladım.

Meşine de diğer iki ucu bağlayınca işte oldu.

Kullanmaya başlayabilirim. İlk taşı haksızlık ve adaletsizlik yapanlara atacağım…

Kolçak Atma

Türkelli’de 1960 yıllarıdır.

Gençliğin oyunlarından biri de KOLÇAK tır.

Kolçak oyuncaktır. Ama yapımı, kullanımı ve taşınması ile ustalık isteyen bir oyuncak ve oyundur. O yıllarda köyümüzde kenevir ekilirdi. Biz kendir derdik. Kendir, kenevir bitkisinin kurutularak soyulması sonucu elde edilir.Lifli yapısı nedeni ile dokuma işlerinde (keten) kullanılabildiği gibi, halat, urgan, sicim de yapılırdı.Ekimi ve işlenmesi nedeni ile zor olan çileli bir bitkidir.O yıllarda dokunan ketenden iç giysi yapılırdı.Göynek dediğimiz giysiyi uzun yıllar kullanmıştık. Yatak örtüsü olarak kullanılan çul ise, ketenin birleştirilmesi ile elde edilen dastar gibi yapılırdı. Göynek kaliteli kendirden, çul ise artık kendirden yapılırdı. Kolçak için bize kendir verilmezdi. Tabi hangi yollardan elde ettiğimizi de düşünün artık.

Kolçak için topladığımız kendiri, kolçak sapını hazırlayınca örgüye gelirdi sıra.

Kolçağın ses verebilmesi için sap gerekir. Sapı ise kolçak uzunluğuna göre ayarlanır. Ortalama 50cm.dir. Sap hazırlığı da farklı olabilir. Süslü bir sapın havası farklı olur tabi. Kolçağı sapa bağlamak için ince, başka bir örgü yapılır. Bu örgünün uzunluğu ve kalınlığı kolçağa göre ayarlanır. Kolçak yapılacak kendirin ortasından bağlanır. Öbür ucu da sapa bağlanır. Bu bölüm yani sapla kolçak arası 5-10 cm. olabilir. Daha uzun olmamalıdır. Kolçağı yönetmek zorlaşır.

Örmeye geçilir.Yukardaki desende görüldüğü gibi kalından inceye doğru örülür. Bu ikili örgü denilen bir tekniktir. Son bölümde ses vermesi için püskül bırakılır.

Kolçak, vücuda sarılarak taşınır. Çamur olması ve ıslanması sesini bozar. Korunmalıdır. Kolçağı ördünüz. Sapına bağladınız. Ama kolçaktan ses çıkarmak gerekir. Buna kolçak atmak denir.

Kolçak atmak en zorudur. Yaklaşık 1-3m. arası uzunluktadır. Yarı çapı kolçak uzunluğu olan bir daire kadar geniş alan gerekir. Tepe bir yer olursa daha iyi olur. Çıkan ses çevreye yayılırsa daha etkilidir. Tüfek sesi gibi çıkar. Hangi elini kullanılıyorsa, kolçak o elle tutulur. Ters yöndeki ayak üzerine doğru yarım yatılır. Kolçak baş üzerinden geriye çevrilerek savrulur ve yeniden öne çekilerek …şimdi dikkkkaaat…çırpılır ki ses tam bu anda patlar. İşte kolçak attım.

Kolçak atma yarışları ne güzeldi. Ya da kolçak sesi duyan gençler kolçaklarını alıp karşılama yaparlardı ki, köyde şölen olurdu.

Nerdeee…İşte bööööyleeee!

GÜZELLİKLE