İpek-3-Hüseyingil

İpek-3-Hüseyin Hafızgil

  Hacı Osman Bölükbaşı
  İbrahim Ağa Mehmetali Çvş Hacı yakup  
         
   Mehmet Ali Çavuş

Çocukları: Mahmut  ve Mehmet Ali

 
    Mehmet ali    
Çocukları: Hüseyin Hafız , Hüsnü Hafız , Gadun, Mineş, Ayşe, Gülüzar
         
   Hüseyin Hafız  
         
    Hüseyin Hafız eşi Havva eşi Emine
Çocukları: Mehmet, Ahmet, Ali, Mustafa Kemal (Reis), Hanife, Cemal Azmi, Fahri Yılmaz, Melahat, Refika
     
    Hanife   Refika 
   Mehmet  
         
   Mehmet   eşi Hanife   
    Çocukları    
    Necati    
     
   Necati   eşi Hanife(Feride)  
    Çocukları: Selma, Hülya, Ayla, Ufuk, Uğur, Ayten  
         
  Ufuk   Uğur  
         
   Ahmet  
         
   Ahmet   eşi İfaket  eşi Refiga
   Çocukları: Asuman, Bora, Cenkçi  
         
   Bora    Cenkçi  
   Ali  
         
   Ali   eşi Ayşe  
  Çocukları: Nihat (Aydın), Nevzat Faik, Atika  
    Nihat (Aydın)    
     
  Nihat (Aydın)   eşi Güler  
  Çocukları: Ali,  Ayşenur  
    Ali    
       
   Ali   eşi Sevilcan  
   
  Ali’nin düğününde    
         
    Nevzat Faik eşi Fatma   
         
     Kevser    
         
   Mustafa Kemal (Reis)  
       
    Mustafa Kemal (Reis)    
         
         
   Cemal Azmi   
       
   Cemal Azmi   eşi Hanife  
Çocukları: Güler, Sait Ersin, Sabahat, Gönül (eşi Metin Yenigün), Halil İbrahim, Caner
   
 Güler Sait Ersin eşi İpek Sabahat, Gönül Halil İbrahim Caner
       
       
   Fahri Yılmaz  
         
   Fahri Yılmaz   eşi Kadriye  
     Çocukları    
  Haluk Zafer  Hakan  Fatma Hilal  
         

Güler İPEK*

Kısa Yaşamı

Sis dağı yaylasında patar (ağaç) evinde 18.06.1957 yılında dünyaya gelmişim.

Çocukluğum Türkelli Köyü ile Kadırga Yaylası arasında geçti.

İlkokulu köyde okudum. Orta okula gidemedim. O zaman orta okul Beşikdüzü’nde idi. Dedem kaydımı yaptırdı ama babannem okumama karşı çıktı, okula gidemedim. Ama okumayı asla bırakmadım, ne bulduysam okudum. Eski kitaplar, gazeteden yapılmış kese kağıtları, ekmeğe sarılmış eski gazeteler, kardeşimin eve getirdiği teksas tommiks kitapları…Kısacası okumaya dair yazılı her şeyi okudum. Annem ahıra ineklerin işlerini görmek için gönderirdi, ben hırkamın içine kitap saklar ahırda gazelin içine oturur kitap okurdum, okumaya meraklıydım.

Aradan dört yıl geçti köyümüze dikiş nakış kursu açıldı. Ben de gidip yazıldım. Kursa devam ederken kurs hocamız; Güler sen zeki bir kızsın sınav varmış, ebe okulu sınavı sende gir dedi.

Ben de rahmetli Ethem hocaya gidip dilekce yazdırdım. Evden habersiz gönderdim. Sınav zamanı nasılsa kazanamaz gidip gezsin dediler. Trabzon’da sınava girdim. Altı yedi arkadaş idik, tek ben kazandım. Kütahya sağlık okulunu üç yıl okudum. Göreve gitmeden Nihat İpek’le nişanlandım. 01.11.1976 yılında Kayseri / Kuşcular beldesinde göreve başladım. 1977 haziran ayında evlendim. Rize’ye tayin oldum…Orda 24.05.1978 yılında oğlum Ali doğdu. 1981 ekim ayında Trabzon’a tayin oldum. 21.12.1981 yılında kızım Ayşenur doğdu. Okuma isteğim hala devam ettiği için sağlık bakanlığına dilekce yazdım, bize sağlık meslek lisesinde bitirme hakkı verilsin diye. Dilekçeme yanıt geldi; bana şu anda öyle bir olanak yok, milli eğitimin lisesini bitirirsen özlük hakkından yararlanacaksın diye. Milli eğitim müdürlüğüne dilekce verdim, ortaokul da fark ders verin dediler. Ortaokul fark dersleri verdim, ikinci ortaokul diplomasını aldım. Liseye baş vurdum. Lise bitirme sınavına girerek liseyi bitirdim. Sağlık meslek yüksek okuluna baş vurdum, kazandım. Açık öğretim okulunu okudum. Bu okulu okurken sağlık bakanlığı meslek liselerinde bitirme sınavı hakkı verdiler. Buraya da baş vurdum aynı sene. Bu lise bitirme sınavına da girerek ikinci lise diplomamı aldım. Tabi Yüksek okulu da bitirerek yüksek hemşirelik diplomasını aldım. 28 yıl 5 ay çalıştığım mesleğimden 01.04.2004 yılında emekliye ayrıldım.

Bu okulları okurken eşim Nihat İpek’in çok desteğini gördüm, kendisine teşekkür ediyorum.

Şimdi sosyal işler le ilgileniyorum.

*Emekli ebe / yüksek hemşire (Cemal Azmi İpek kızı)

Babamın manileri

Babam  Cemal Azmi İpek  1961 yılında doğan üç aylıkken beşiği ateşe devrilip yanarak ölen, hiç görmediği oğluna yazdığı manilerin bir kısmını buldum. Yazmak istedim.

İşi bıraktım o gün

Ağladım yana yana

Ne oldu bilmiyorum

Mektubunuz yok bana

Köyde olan insanlar

Gidiyorlarmış işe

Abeyimden mektup var

Yollamış Karabük’e

Traş olayım dedim

Bulamadım berberi

Mektubu geldi bana

Duydum acı haberi

Dizlerim tutuluyor

Gidemiyom yokuşa

Haber döndürdü beni

Beynimden vurulmuşa

Dünya bir zindan oldu

Sanki ben bayılmışım

Ne oldu bilmiyorum

Karanlığa dalmışım

Gece rüyamda gördüm

Baktım ki benim odam

Uykumdan uyanmışım

Var etrafımda adam

O güzel yüzlü bebek

Kucağıma almadım

Onu sevip koklayıp

Hayallere dalmadım

Küçük olan çocuğun

Kanı kaynamaz kanı

Beşikle mi devrildi

Yavrumun tatlı canı

Bir yandan yanıyordu

Hemde kıvranıyordu

Acı acı bağırıp

Kurtaran arıyordu

Allahım verdi bana

Yine de Allah aldı

Yaktılar küçüğümü

Beni kedere saldı

Daha hiç görmemiştim

İsmini bilmiyorum

Vermesin böyle acı

Allahtan diliyorum

Kalbimden yaralandım

Akar yaramın kanı

Yaktılar gül çiçeği

Yok muydu onun canı

Var mıydı daha çilem

Buda geldi başıma

Yandı benim küçüğüm

Girmemişti yaşına

Beni gelecek diye

Bekler misin bebeğim

Kırdılar kanadını

Kanatsızdır meleğim

Keşke yanımda olsan

Belki böyle olmazdı

Ateş sarmazdı seni

O gül benzin solmazdı

İki elinden tutup

Severek yürüttünüz

Ondan evvel kaç çocuk

Bu evde büyüttünüz

Keşke olmasa idi

Benim oldu sanmazdım

Doğru ecelden ölse

Öldüğüne yanmazdım

Bağırma acı acı

Ateş sildi yaşını

Seni yaratan Allah

Kurtarmadı başını

Gül yüzün soldu artık

Daha sakın bağırma

Ben çok kabahatliyim

Babam diye çağırma

Yaktılar seni gülüm

Girdiler kanlarına

Al dediler almadım

Sizleri yanlarıma

Hayat öyle çok zor ki

Her birimiz bir yerde

Ekmek parası için

Bıraktım sizi köyde

Annesi evde yokmuş

Gitmiş gazel yaprağa

Ben görmedim yavrumu

Girmiş kara toprağa