Meci Çağırıyuk(!)

Mecilerde, köy işleri yardımlaşarak, iş ve güç birliği ile tamamlanır. /Em.Öğrt. Atilla Korkmaz

Yapılan köy işine göre isim alır meci;
Tayla (tarla) belleme mecisi.
Yarış mecisi.
Ot kazma mecisi.(Otçu haftasından önce)
Gavsuk ayıtlama mecisi. (Gavsuk: fındık çotanağı, gavsuk ayıtlama ise, fındık patozları yokken, harmanda çotanağından çıkmamış fındıkları elle çotanağından ayırma işlemi)
Tayla toplama mecisi.
Darı (mısır) soyma mecisi.
Odun taşıma mecisi.
Anlatmak isterim de yerim yetmez ki tümününe.
Birini anlatayım size, çok coşkulu, çok keyifli, çok eğlenceli olan “yarış mecisi” ni.
Karadeniz bölgesi toprak fakiri. Yok ki geniş ovaları, göz alabildiğince. Bir de çok engebeli arazi. Traktör çalışamaz, pulluk çalışamaz, toprağı işleyen bedenler ona bile razı da, karasaban, öküz bile çalışamaz. Kim çalışır? Adem kızları, bazı bazı da Adem oğulları.
“Bel demiri” ile bellenirdi ilkbaharda topraklar. Koca koca toprak parçalarını biraz ayırır, alır yer yüzünden bel demiri, ama hazır etmez toprağı. Tavına gelmeyen toprakta yeşermez ki mısır tanesi, “un ufak” edilmeliydi, kazmalarla o koca koca parçalar. İşte bunun içindi yarış mecisi.
Sayıları yirmiyi bazen otuzu bulan kadınlar ve genç kızlardan oluşan meci grubu, tarlanın bir ucundan diğer ucuna düz bir saf halinde dizilmiştir. Herbirinin elinde bir kazma. Şart değil, ancak kaval çalan bir kişi varsa, bir başka güzel olur meci. Hele hele bir kemençeci varsa, tadından yenmez zaten.
Kazmalar söylenen türkünün, çalınan “gaydanın” ritmine uygun olarak birlikte kalkar havaya, yine birlikte iner toprağa. O kadar eş zamanlı olur ki bu, uzaktan seyreden, müzik eşliğinde ritmik jimnastik yapıldığını düşünebilir pekala, ya da Ondokuz Mayıs Bayramı provası. Havaya kalkan kazmaların; kah ağzı vurur toprağa; kah “küpüsü”; kazmayı kullananın seçimine göre.
Bu şekilde ağır ağır ama birlikte ilerler grup. Bir adım ileriye geçmez, bir adım geride kalmaz kimse. Mecide bir çalgıcı yoksa türkü söyler bir kadın. İnsanı coşturan, hareketlendiren mecilere has türkülerdir bunlar. İşte bu türkülerle ya da çalgıcının çaldığı müziğin etkisiyle o kadar artar ki coşku, arada bir coşkuya fazlaca kapılan birinin kazmasını bırakıp safların birkaç adım ilerisine çıkarak bir “alaşağı kırdıktan” sonra tekrar yerine döndüğü görülür.
Türkü söyleyen kadının bir başka görevi de arada bir gayrete getirmektir meciyi. Zaman zaman “de bakıyim, hadi bakıyim” der türkü aralarında. Toplulukta coşku doruğa çıktığında hep bir ağızdan; “i hu, hu, hu, hu, hu, huuuuu!” diye “huykurur” meciciler. Sürüp gider neşe ve coşku, tarlanın diğer ucuna doğru.
İş biter, geride kalan ,tatlı, hafif bir yorgunluktur o kadar.