Çocukluğumdan kalan izlerden bazılarını… / Em.Öğrt. Mustafa Sağlam
Çocukluğumdan kalan izlerden bazılarını anımsamaya çalışıyorum da tadı damağımda kalan günleri anlatmak… Sanki anlatınca tadı kaybolacakmış gibi düşünüyorum bazen. Hayalimde yaşıyorum hala.. Nerede eski günler!
Üzüm pekmezi yapmak için Ağılağzından Boğuntuya kadar herkesin ormanı, tarlası veya fındıklığında bulunan ağaçlarda batum üzümü asması bulunurdu. Üzüm yemek serbestti ağaçlardan. Zamanı gelince de imeceyle üzümler toplanır, sepetlerle evlere taşınırdı. Üzüm toplayıcılar başka, sepet taşıyıcılar başka olurdu. Toplama bitince de küfelerde ve pekmez tavasında üzümler ezilirdi. Ateş yakılır, üzüm suyu tavaya dökülür ve kaynamaya başlardı. Benim çok hoşuma giden üzümü ayakla ezmekti. Küfeye üzüm doldurulur. Mustafa gel dendi mi gel keyfim gel. Üzümü ayakla ezerken çıkan sesler hoşuma giderdi. Üzüm bitince ya da yorulunca ben yatardım.
Pekmez tavası kaynamaya devam ederdi. Sabah kalkınca ilk işim tavaya bakmak olurdu. Pekmez kaynamaya devam eder ne zaman yenecek hale gelecek diye merak ederdim. Merakımı gidermek için beklerken hayvanları alır otlatmaya götürür, akşama gelince pekmezin piştiğini görür tadına bakardım.
Daha fazlasına izin yoktu. Pekmezi, pekmez küpüne koyar, kış gelmesini beklerdik. Kış gelince de nardak yapar bitene kadar içerdik. Küp bitince gelecek seneye hazırlık yapacağız, yine üzüm toplayacağız diye çocukça sevinir, yenilere hedeflenirdik.
Şimdi batum üzümü korsan oldu kayboldu. Bunun nedeni nedir? Bizi eski geleneklerimizden koparan, hızlı değişimi başlatan nedir. Hayat mı hormonlaştı, ürünler mi?
Bununla ilgili anılarım zaten sınırlı. Diğerlerinde olduğu gibi.