Eynesil

Eynesil / Sinan Kılıç

Türkiye’nin Karadeniz kıyısından bir ilçe: Eynesil… Buradan denize akan Oğuz deresini yukarı doğru izlerseniz, önce Oğuz ellerine, oradan da 2182 m yükseklikteki Sis Dağı’na kadar çıkarsınız. Buradan dümdüz devam edenler Kürtün vadisine inerler. Kolay bir coğrafya olmadığı kesin. Ama biz şimdi Eynesil’in arkeolojisinden söz edelim.
H. İbrahim Türkyılmaz’ın kitabına bakılırsa (Dünden Yarına Tüm Yönleriyle Eynesil, İstanbul 1995), ilçenin geçmişi Hititler’e kadar dayanıyor. Bu bilginin dayanaklarından biri F. Kırzıoğlu’nun 1970 yılında, 7. Türk Tarih Kongresi’nde verdiği bildiridir. Bu bildiride, Homeros’un sözünü ettiği Alizon adı, ses benzerliğine bakarak bugün bildiğimiz Laz adıyla karşılaştırılıyor. Oysa Marmara Denizi’nin güneyindeki Karacabey ilçesi çevresinde Alazonia adlı bir yer var. Ancak Homeros, bu halkın yaşadığı ülkeye Alybe diyordu. Bu ad Homeros’dan sonraki kaynaklarda geçen ve Samsun’un doğusunda yer alanKhalyb ülkesinin adıyla çok benziyor. Yine de bu konu henüz epeyce karışık (Sırtçantam 7, s. 66-67).

Eynesil tarihinin Hititlere dayandırılmasının bir nedeni de, Hitit kaynaklarında adı geçen Azzi ülkesinin Doğu Karadeniz bölgesi olması. Hititler Azzi ve Havaşa üzerinden Anadolu’ya gelen ticaret yollarını kontrol altında tutmak ve en önemlisi bu ülkelerin madenlerine sahip olmak için ellerinden geleni yapmışlar ve burada çıkan ayaklanmalarla uğraşmak zorunda kalmışlar. Yine de Hititler’in Doğu Karadeniz kıyılarındaki etkileri henüz tam anlamıyla saptanabilmiş değildir (Sırtçantam 20, s.10).

Arkeoloji, geçmişten gelen sorular için veri bulmak ve kesinleşmiş verilere göre yanıt aramak zorundadır. Doğu Karadeniz arkeolojisi ile ilgili bugünkü bilgiler, arkeolojik dönemlerde Doğu Karadeniz’in Kafkasya kökenli Kolkhis ve Koban kültürlerinin etkisi altında bulunduğunu göstermektedir. Bu nedenle Doğu Karadeniz’de, herhalde coğrafi nedenlerle Anadolu’dan ayrı bir kültürel süreç yaşanmıştır. Bu kıyılara Urartuların ya da Asurluların ulaşıp ulaşmadıkları, ya da buraları egemenlikleri altına alıp almadıkları konusu halen tartışılmaktadır. Ancak İ.Ö. 7. yüzyılda Doğu Karadeniz’in Kimmer ve İskit göçerlerinin kontrolüne geçtiği, bu yüzden Karadeniz kıyılarında yaygınlaşmaya başlayan Helen kolonilerinin bu bölgede tutunmakta zorlandığı bilinmektedir. Ayrıca İ.Ö. 6. yüzyılda Pers kralı Kserkses’in Yunanistan’a çıkan ordusunda Doğu Karadeniz’de yaşayan Tibaren ve Mosynek gibi halkların oluşturduğu bir ordunun da yer aldığı kesindir. Pers egemenliği altındaki bölgede ancak İ.Ö. 91 yılında özgür bir krallık kurulabilmiş, ancak bu krallık İ.Ö. 63 yılında Romalılar tarafından yıkılmıştır.

Eynesil’de bildiğimiz tek arkeolojik kalıntı, bugün Kale Burnu diye adlandırılan yerdeki kale kalıntısıdır. Burada henüz arkeolojik bir çalışma yapılmadığı için, kalenin bir Helen kolonisi olarak kurulduğu bilgisi henüz bir savdan ibarettir. Kale duvarları “Karadeniz Sahil Yolu” yapılırken iyi kötü onarım görmüştür. Burası eski kaynaklarda Koralla Burnu diye geçer, çünkü kale ve çevresindeki yerleşme bu adla anılır. Bu adın mercan ya da kırmızı renk anlamına gelen “koral” sözcüğüyle bağlantısı olduğuna inanılmaktadır. Gerçekten Kale Burnu ve arkasındaki tepelerin toprak örtüsü zengin demir oksit nedeniyle kırmızı renklidir. Görele adının buradan geldiği açıktır. İlkçağda bugünkü Görele ilçesinin olduğu yerde Philokaleia adlı bir yerleşme olduğuna göre, bu adın Eynesil’den Görele’ye hangi tarihsel olaylar nedeniyle taşındığı doğrusu merak konusudur. Osmanlı devrinde bir dönem Koralla’nın adı Yavebolu diye geçiyor. Bu da herhalde burnun Beşikdüzü tarafındaki Yobul köyünün adında halen yaşamaktadır.

İsa’dan önceye ait bilgiler Anadolu’nun Doğu Karadeniz kıyılarının kendine özgü doğal ve kültürel koşulları olduğunu kanıtlamaktadır. İsa’dan sonraki yıllarda ise durum biraz değişiyor. Bölgedeki Roma egemenliği İ.S. 395 yılından itibaren, Hıristiyanlığı kabul eden Konstantin’in Doğu Roma İmparatorluğu’nda devam etmiştir. Bu imparatorluk içinde gelişme fırsatı bulan Ortodoks kültürü, Doğu Karadeniz’de 1204 yılında kurulan Trabzon Rum Devleti’nde varlığını sürdürmüştür. Yaklaşık 1000 yıldan uzun bir süre ayakta duran bu dengeler, bölge 1461 yılında Osmanlı egemenliği altına girince alt üst olmuştur. Çünkü bölgeye çoktan yerleşmiş olan Müslüman Türk boylarının etkisi artmıştır. Bu boylardan en önemlisi Oğuz Türklerinin bir kolu olan Çepni boyudur.

A. Çelik’in yayınladığı bir araştırmada Doğu Karadeniz’de yaşayan Çepniler üzerine şunlar kaydedilmektedir (Çepni Kültürü, Trabzon 1999, s. 1): “Çepnilerin bölgemizde en yoğun bulundukları yer ise, Trabzon’un batısında Beşikdüzü’nden başlayarak, Vakfıkebir ile Eynesil arasından Akhisar deresi boyunca güneye doğru uzanan ve yörede ‘Ağasar’ adıyla tanınan bölgedir. Yazılı kaynaklara göre burası en az altı-yedi yüz yıldan beri Çepnilerin yurdudur.” Buna göre Eynesil, bugün Doğu Karadeniz’deki Çepni nüfusunun yoğun olduğu bölgenin batı sınırında yer almaktadır. Çepnilerin 13. yüzyıldan itibaren Samsun yönünden ilerleyerek bölgenin demografik yapısını değiştirdikleri bilinmektedir. Ancak Malazgirt Savaşı’yla birlikte Doğu Karadeniz’e yerleşmeye başlayan Oğuz nüfusunun varlığını da unutmamak gerekir.

Doğu Karadeniz’deki yer adlarının, bölgede yaşamış olan eski uygarlıklarla ilgili ipuçları taşıdığı bir gerçektir. Aslında bir hukukçu olan ve Eski Anadolu dillerine olan merakıyla ünlenen Bilge Umar’a göre Eynesil adının aslı Hagios Basileos’dur, yani Ermiş Vasil. Ermiş Vasil 330-379 yılları arasında yaşamış Anadolu piskoposlarından biridir. Kapadokya ve Pontus’daki kiliseler onun piskoposluğuk sınırları içinde yer almaktadır. Öldüğünde fakirlerin ve hastaların koruyucu azizi ilan edilen Ermiş Vasil’in adını taşıyan birer kilise, Mudanya’nın Tirilye beldesiyle Kapadokya’da halen ayakta durmaktadır. Herhalde Eynesil’de de onun adına bir ibadethane bulunmakta idi.

Hagios Basileos, Osmanlı döneminde Rumca söylenişine uygun olarak Aya-Vasil haline dönüşmüştür. Şimdi ise Eynesil diyorlar. Türklerin dönüştürdüğü Ey-Nesil adının eski çağlardan bu yana burada yaşayan nesillere seslenir gibi söylenmesi ne ilginçtir.