Ekin

Paylaştıkça çoğalan ve zenginleşen bir olgu./ Naci Akgün-işçi

Kültür, diğer bir adıyla ekin toplumların insanlık tarihi boyunca ürettikleri en önemli olgudur. Paylaştıkça çoğalan ve zenginleşen bir olgu. Tiyatro antik çağın bağ bozumu şenliklerinden doğmuştur. O şenliklerdeki müziği ile oyunları ve diğer folklorik unsurlarla kaynaklık ettiği tiyatroyu insanlığa armağan etmiştir.

İşte o gün bugündür ki o sahnede boy gösteriyor tüm kültürler. Popüler kültürün ayrıştırıcı ve yozlaştırıcı etkisine inat.

Dil, müzik, efsaneler, masallar, giyim kuşam, yeme alışkanlıkları, mekanlar ve diğer folklorik unsurlar hepsi birden bir kürün (su toplanan küçük depo)’de toplanır ve kültür havuzunu oluşturur.

Bir dönem ağırlıklı olarak düğün sahipleri davetlerinde ‘’şenliğimize buyurun’’ derlerdi. Şenlik kelimesi kültürler arası ortak bir dili ve paylaşımı ifade etmiyor mu sizce de…

O Ali Meydanı ’nda hangi şenlikler oldu, ne yaşanmışlıklar var kim bilir?

Kazan Düzü’ nde hangi konuklar ağırlandı, kaç insan karınlarını doyurdu ve kim bilir çimene uzanıp ettikleri sohbetlerin konusu neydi?

Bir hışımla bahçenin dibine inip haykurarak (haykırma) ağlayan, ağıt yakan ve bir süre sonra beyinlerinin salgıladığı depomin hormonunun rahatlatıcı etkisi ile bahçeden lahanasını toplayıp maniler söylerek evine dönen o amazon kadınları lahananın hangi yemeğini yapacaklar acaba…

Sepetine Oğuz üzümünü toplayıp saatler içinde pazarda satanlar; söylemeyecek misiniz o üzümlerin olduğu bağlar nerede? Oğuz üzümünü hangi mekanlarda işliyordunuz bari onu söyleyin. Cami yanı, değirmen yanı ve daha başka hangi mekanlar ve yaşanmışlıklar var yazabileceğimiz. Elbetteki fazlası ile var. Bu noktadan sonra imece ile sizler devam edebilirsiniz.

Sazı, sözü, türküleri, manileri, şiirleri bir toplumun yaşam damarlarıdır. Acılarını, sevinçlerini, hasretlerini, özlemlerini ve diğer tüm hasretlerini ifade ettikleri argümanlardır türkülerimiz ile manilerimiz. İçinizden geldiği gibi söyleyin sizlerde

Kaval sanatçımız Çolağın Kemal (Kasım Gürsoy) nefesiyle yıllarca katkı sağlamıştır müziğimize. Ve bu kültürün insanları da kemençe eşliğinde horon teperek karınca kararınca katkısını vermekte bu birikime.

Bir de ninemin dırmaç doladığı tezgahı vardı fındık harmanında. Eskiden camadan da dokurmuş öyle söylerdi. O bunları söylerken bazen yan bahçeden sesler gelirdi ilenme (beddua)’lerle yüklü. Biraz naif bir miktar da mizah yüklü.

Andırda soykalar (ölünün üzerinden çıkan işe yaramaz giysiler), dağın içine bağrına (taun, salgın bir hastalık veba) örneklerinde olduğu gibi bunlarda kültürümüzün küçük parçalarıdır aslında.

Burada küçük bir kısmını ele aldığımız kültürel değerlerin her birinin ayrı başlıklar altında yazılı hale getirilip geçmiş ve gelecek arasındaki şimdi köprünsündeki bizler tarafından gelecek kuşaklara aktarılması gerekiyor öyle değil mi? Önce anlayıp sonra anlatabilecek hale gelip paylaşabilmeliyiz, paylaştıkça çoğalacağını bilerek. Emin olun bıldır (geçen yıl)’dan ekinimiz daha gür hasadımız bol olacaktır.

Kökleri topraktan dışarıda yeşillenme sevdasındaki yatalak bir ağacı ayağa kaldırıp kökleri ile toprağı tekrar kavramasını sağlamaksa amaç, oyuncağını kendi yapan bir çocuğun özgüveni ve coşkusu ile hareket edilmesi gerekmiyor mu sizce de?

Ekininiz gür hasadınız bol olsun.

Haydi imeceye…