İspanya 2025

İspanya kısa gezi ile yeterince tanınamaz. 17.04.2025

İspanya gezimizin tadını birlikte alalım dedim. Biraz bilgi ve fotograflara bakalım.

İlk Durağımız: Madrid


Yolculuğumuz Pamplona Havalimanı’nda başladı, ardından doğruca İspanya’nın başkenti Madrid’e doğru yola çıktık. Madrid tam anlamıyla bir kültür ve tarih hazinesi.
Şehirde ilk dikkatimi çeken şey; geniş sokakları, düzeni ve şaşırtıcı derecede temiz oluşuydu. Las Ventas Boğa Güreşi Arenası, Gran Vía, Plaza de España ziyaret ettiğimiz başlıca yerlerdi.
Madrid’in merkezinde yer alan Puerta del Sol Meydanı ve 18. yüzyılda İtalyan mimarlar Filippo Juvarra ve Giovanni Sacchetti tarafından tasarlanan, 3.418 odalı ihtişamlı Palacio Real de Madrid adeta büyülüyor. Şehrin her köşesinde katedraller, heykeller ve tarih fışkırıyor.
Ayrıca şehirler arası yolculuk yaparken, bakımlı ve temiz üzüm bağları, zeytin ağaçları ve portakal bahçeleri dikkat çekiyor.

Toledo


İkinci durağımız Toledo. Burası uzun süre İspanya Krallığı’na başkentlik yapmış tarihi bir şehir. M.Ö. 590 yılında Yahudiler tarafından kurulan bu yer, günümüzde Hristiyan ve Yahudilerin bir arada yaşadığı bu “Şövalyeler Şehri”, tarih kokan dar sokaklarıyla dikkat çekiyor.
Burada bulunan Toledo Katedrali, İspanya Yüksek Gotik mimari tarzıyla 1226 yılında Kastilya ve Leon Kralı III. Fernando tarafından başlatılmış ve 1493 yılında Katolik krallar döneminde tamamlanmıştır. Alcazar Kalesi ile Iglesia de los Santos Justo y Pastor’de görülmeye değer yerlerdir.
Don Kişot’un yazarı Cervantes, Toledo’da uzun süre yaşamış ve eserlerinde bu şehrin izlerini taşıyan anlatılara yer vermiştir. Tajo Nehri üzerindeki San Martín Köprüsü, altın tel işçiliğiyle ünlü Damasquinos sanatı ve dar sokakların birleştiği Zocodover Meydanı, insana adeta bir Orta Çağ masalının içindeymiş hissi veriyor.

Valencia

Üçüncü durağımız Valencia. Kökleri Romalılara dayanan, Katalan kültürünü taşıyan bu şehirde tarih ve modernlik bir arada yaşıyor.
Valencia Katedrali’nde, Hz. İsa’nın Son Akşam Yemeği’nde kullandığına inanılan kutsal kase sergileniyor. Sessizliğiyle etkileyici olan bu yapı, ziyaretçilerine hem dini hem tarihi bir derinlik sunuyor.
Plaza de la Virgen, Roma egemenliği döneminde kentin merkeziymiş. Bugünse çevresini saran mimari harikası binalar, meydanı bir açık hava müzesine çeviriyor. Tarihle iç içe bir yürüyüş yapmak isteyenler için ideal bir nokta.
Modern çağın simgesi olan Ciudad de las Artes y las Ciencias (Bilim ve Sanat Şehri) ise şehrin geleceğe dönük yüzünü temsil ediyor.

Barselona


Dördüncü durağımız Barselona. Katalonya Özerk Bölgesi’nin kalbi olan bu şehir, 1800’lü yıllarda şehir plancıları tarafından tasarlanmış geniş caddeleri, yeşilliklerle dolu meydanları ve etkileyici heykelleriyle dikkat çekiyor. Şehir, Gotik ve Orta Çağ mimarisinin yanı sıra modernizmin öncüsü Gaudí’nin izlerini taşıyan eşsiz mimari yapılarıyla ünlüdür.
 Gaudí’nin tamamlanmamış eseri olan La Sagrada Família’yı canlı görmek, kelimenin tam anlamıyla büyüleyiciydi; fotoğraflarda gördüğümden çok daha ihtişamlıydı. Her detayı sembollerle dolu bir başyapıt.
La Rambla bölgesi ile Barselona Limanı’nın kesiştiği noktada yer alan, 60 m yüksekliğindeki Kristof Kolomb Anıtı, bulutların hareketiyle sanki üstünüze devrilecekmiş izlenimi yaratıyor.
Bunun yanı sıra Barselona Katedrali, Casa Milà, Park Güell gibi ikonik yapılar ve Katalunya Meydanı, Triomf Kemeri gezilecek başlıca yerler arasında.

Zaragoza

Beşinci durağımız Zaragoza. Aragon Bölgesi’nin başkenti olan bu şehir, Rönesans döneminden kalma mimarisiyle farklı bir hava sunuyor.
Şehre girmeden önce Hristiyan ve Arap mimarisinin karışımı olan Aljafería Sarayı karşılıyor bizi.
Bakire Pilar Bazilikası, La Seo Katedrali, Plaza del Pilar, La Lonja, Zaragoza Müzesi ve Goya’nın adını taşıyan müze, tarih meraklıları için harika duraklar.
Şehirde ayrıca Roma dönemine ait kalıntılar ve Ebro Nehri üzerinde bulunan tarihi Roma Köprüsü de ziyaretçilere geçmişin izlerini sunuyor.

Final: Pamplona


Son durağımız, Navarra Özerk Bölgesi’nin başkenti olan Pamplona. Boğa güreşi festivaliyle ünlü bu şehirde, Plaza del Castillo ve Plaza Consistorial meydanlarında dolaşırken tarih resmen etrafınızı sarıyor.
Plaza de Toros ve boğa heykelleri her meydanda dikkatleri üzerine çekiyor.
1750 yılından kalma görkemli Belediye Binası, neoklasik cephesiyle dikkat çeken Pamplona Katedrali, gezimizin finaline yakışır bir güzellik sundu.
İspanya’nın her köşesinde tarihle iç içe geçen bu yolculuk, bende unutulmaz izler bıraktı.

İyi seyirler.

Yazı FOTO: Emine Sağlam Özdemir