Pamukkale ve Hierapolis

Pamukkale ve Hierapolis Antik Kenti harika.

Pamukkale Travertenleri ve Hierapolis Antik Kenti

Ölmeden önce görülecek yerlerin listesi diye bir listeniz varsa, hiç kuşkusuz Pamukkale ilk sıralarda yer almalı.
Bir gündoğumu çıkarsın yola. Yanınızda Yol Arkadaşınız vardır ya da belli mi olur? Yol sürprizlerle doludur, belki de yolda bulursunuz arkadaşınızı. Bir yer vardır gitmeniz gereken ve gidersin. Gideceğiniz yerlerin bir listesi varsa, ilk sıralarda olmalı Pamukkale Travertenleri. Şifalı suları, göz dolduran görselliği ve Antik Kenti ile sizi tarihin tozlu yaprakları arasında keyifli bir yolculuğa çıkarır. Antik kentte o gördüğünüz dağınık gibi duran taşların her biri bir zaman yolcusu aslında. Amazon’un Zümrüt Gözlü Kraliçesi Hiera’nın ruhu dolanıyor sanki bu taşların arasında.
Biz genel olarak Güney kapısından girmeyi tercih ediyoruz. Her mevsimi bir başka güzel Pamukkale‘nin. Travertenlere çıplak ayakla girmeniz gerekmektedir. Dolayısıyla Yanınızda ayakkabılarınızı veya terliklerinizi koyabileceğiniz bir çantanız ve de havlu kağıt bulundurmanızı tavsiye edebilirim. Pamukkale merkeze 25 km gibi bir uzaklıkta. Bu turistik yere müze kart ile giriş yapabilirsiniz. Travertenler bir çok yabancı ülkeden gelen turistlerin ilgisini çekmektedir. Genel olarak insanlar yaz aylarında gelmeyi tercih etmektedirler. Bizim bu güzel şehirde yaşamamızdan dolayı Travertenleri değişik zamanlarda bir çok kez gitme fırsatımız oluyor. Her mevsimi farklı güzellikte.

Travertenler yaklaşık 400 bin yıl önce bir dizi depremle birlikte oluşmuş. Burada depremlerde 35 derecedeki kalsiyum hidrokarbonat barındıran su yeryüzüne çıkarak içerisindeki karbondioksit ve karbonmonoksit ile kalsiyumun çökmesine neden olmuş ve doğa bize eşsiz bu güzelliği hediye etmiştir.

Ayağınızın altından geçen su yaklaşık 35°-36° sıcaklıkta. Bu su çok şifalı bir Sudur. Doktor muayenesinden sonra bu suya kalp damar sertliği tansiyon romatizma ,raşitizm ,felç ,deri ,göz ve sinir sistemi damar hastalıkları ve damar iltihabı ve Reino hastalığı gibi rahatsızlıkların tedavisi için girebilirsiniz.

Güney kapısından yukarı doğru yürüdüğünüzde, Pamukkale‘nin üst tarafında sizi iki adet müze, antik havuz ve bunların hemen arkasında büyük bir sit alanında kurulu Hierapolis Antik Kenti ve Tiyatrosu sizi karşılamaktadır. Hierapolis Milat’tan önce ikinci yüzyılda kurulmuş bir kenttir. Hierapolis Antik Kenti bir çok medeniyetin egemenlik altına girmiştir. İsminin Pergamon kralının eşinin isminden aldığı düşünülmektedir. Kendisi Amazon Kraliçesi Hiera. Kentte Helenistik döneminin, Hristiyanlığın ilk kalıntılarının, Selçukluların izlerini taşımakta. Bizans Döneminde ciddi bir yağmalama olduğu konusunda tartışmalar mevcut. Pamukkale‘deki bu Antik Kenti gezerken bir çok hikâyeyi ve sırları barındırdığı keşfedeceksiniz. Cehennem kapısı, Yeraltı Tanrısı Hades’in hikayesi, Hazreti İsa’nın on ikisinden olan Aziz Philip’in Milat’tan sonra 80. yılda buraya Hristiyanlığı yaymak için geldiğini, ancak bu kentte halk tarafından çarmıha gerildiği duyabilirsiniz. Sonra da 300 yıl sonra bu kentte Hristiyanlığın kabulünden sonra Aziz Philip adına bir çeşme, bir anıt, bir Şifahane yaptırılmış hatta burada bir kehanet merkezi kurulmuştur. Kentin bir tarafında mezarlar diğer tarafında ise şifalı sular bulunmaktadır. Aslında bir nevi Hierapolis hem yaşamı hem de ölümü ya da yüzyıllardır insanoğlunun peşinden koştuğu ölümsüzlüğün sırlarını taşımaktadır. Roma kaplıca şehri olarak bilinen Hiera Polis Antik kentine Kuzey kapısından girdiğinizde, sizi ölüler şehri olarak Nekropolis karşılamaktadır. Buranın Antik kentler içinde en büyük mezarlık olmasının sebebi artık hiçbir umudu kalmayan hasta insanların bu şehre iyileşmeye gelmesi ve burada ölmeleri nedeniyle olduğu düşünülmektedir. Bazı mezarlar üzerinde oldukça ilginç yazılar bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi özellikle dikkat çekmektedir. Mezarın içine girilirse, oradan herhangi bir şey alınmaya kalkılırsa alan kişinin yedi sülalesini de nasiplendiren lanet ve beddua yazmaktadır. Kent insanı ölümden sonra yaşam olduğunu inandıklarından mezarlara değerli eşyaları ile gömülüyordu. Antik Kentin en cezbedici yerlerinden birisi de Tiyatrosu. Bu tiyatronun sizi içine çeken inanılmaz bir atmosferi var. Özellikle günbatımında burada olmanızı tavsiye edebilirim. Hani sevdiğiniz biri vardır ve siz ona eşsiz bir hediye vermek istiyorsunuzdur ya. Buradaki günbatımını hediye edin sevdiğinize. Ege Ovası’nı gökyüzünden ayıran ufuk çizgisinin bir ucundan siz tutun, bir ucundan sevdiğiniz. 

İyi Seyirler.