Dut Ağacının Dibindeydin

Feryal Çakmak: Dut Ağacının Dibindeydin. 2024

Feryal Çakmak yeni bir öyküye başladı. Emeğine sağlık.

DUT AĞACININ DİBİNDEYDİN

Gölgesine sahip çıkan bir ağaç gibi cesur olmaktı belki niyetin .Ya da Bir Dut ağacı gibi durmak isterdin Dünyaya karşı.Biliyordun çünkü Dut ağaçları gitmene izin verirdi.Ama o hep seni aynı yerde beklerdi.Toprağına zincirlenmiş gibi gördün hep onu.Halbuki onun özgürlüğü senin giden ayaklarındı.O bütün gökyüzünü görür,gidenine izin verdiği için,gideninin gözleri ile anlardı Dünyayı.Desem ki aslında senin Babaannendi o Dut Ağacı.O zaman belki daha çok severdin Babaanneni. Sen ona yük değil,koskoca ömründe yaşayamadığı günlerin kalanıydın.Gitmene rağmen geri dönmüştün ve yine o Dut ağacının dibindeydin.Çünkü her özgürlük son bir defa daha esaretine geri dönerdi hesaplaşmak için.

1.Bölüm

Hayat Dut Ağacının Gölgesi Kadar mıydı ?

Gün ağarmak üzereydi.Ceyhune bir yandan ineğin yal küfesine kepek ve tuz eklemeye çalışıyor,bir yanda da sacın üstüne attığı çörekler yanmasın diye yaktığı ateşin közlerini karıştırıyordu.Çocuklara sesleniyor,tahta üstüne koyduğu şeleklerin içine süzme,çökelek,pekmez,üzüm,mısır ekmeği koyuyordu. Bakracına da ayran doldurmuştu.Üç beş tane alüminyum sahanı ve tahta kaşıkları da sepetin içine atmıştı.Artık sepeti Züleyha fındıklığa getirebilirdi.Züleyha Annesinin ona seslenişiyle uyanmış,kapının dışında duran bakır ibriği kaptığı gibi evin arkasındaki su kürününe koşmuştu.Her sabah bu küründen su almak ilk göreviydi.
Ellerini yumruk yapmış hızla ağaçların arasından iniyordu.Sırtında sepeti ayaklarında kara lastikleri.Küçücük bir kız çocuğu.Bu evde onlarla birlikte yaşayan telaşın gölgesi gibiydi Züleyha.Nefes nefese kalmıştı. Züleyha’nın başında küçük çiçekli beyaz pullu çemberi vardı. Çemberine sığmayan iki uzun örgüsünden biri önünde, diğeri de arkasında, kızın rüzgârına kapılmış göğsünün üzerine beyaz kurdelesi ile birlikte inip inip kalkıyordu. Küçük kız bu kurdelelerini çok seviyordu. Ona unutmasını söyledikleri okulundan kalan tek hatıra bu kurdelelerdi. Her akşam onları saçlarından çıkarıyor, yastıklarının altına koyuyordu. Saçlarına takmadan önce onları öpüyor, yüzünde gerçekleşeceğine inandığı hayallerinin mutluluğu ile güne başlıyordu. Züleyha‘yı ailesi üçüncü sınıfa kadar okutmuşlar, evdeki büyüklerin baskısı ile okuldan alınmıştı. Ama Züleyha hiç vazgeçmemişti okumaktan. Pazardan gelen meyve ve sebzenin dışındaki gazeteden kese kagitlarini kimse görmeden alıyor yatağının altına saklıyordu. Küçük kız sonra herkes uyuduktan sonra kese kagitlarini çıkarıyor, küçük el feneri ile yorganın altında okuyordu. Züleyha’nın okuma aşkının farkında olan Annesi onun için çok üzülüyordu. Ama evde maalesef Büyüklerin sözü Emir’di. Köyde yapılacak çok iş vardı. Bu kadar işin gücün arasında Züleyha okuyamazdı.Çay,fındık toplanacak, tarla kazılacak,mısırlar toplanıp bağlanacak, ahırdaki inekler sağılarak sütü mayalanacak yoğurt yapılacak ,süzme çökelek yapılacak, her gün kuzinede ekmek pişirilecek çörek pişirilecek yemek yapılacaktı. Bu kadar işin üstesinden gelmek kolay değildi. Dolayısıyla çocuklar da aileleriyle birlikte bu telaşın bir parçası olmak zorundaydı. Ama Züleyha ona biçilen bu gömleği giymek istemiyordu içten içe bu duygu küçük kızı yiyip bitiriyordu on yaşındaydı.Züleyha küçük olduğu için tarladakilere, bağdaki bahçedekilere yemek taşıyor, su getiriyor,evde annesinin yoğurup bakır tepsiye bıraktığı ekmekleri pişiriyordu. Ahırda iki küçük danaları vardı. Büyük ineklerin yanında bu danalara da ot veriyor onları bazen dışarı çıkarıyor Fındıklık’ta yayıyordu. Küçük kız için, bütün bu işin gücün arasında en çok sevdiği şey danaları otlatmaya çıkartmak idi.Çünkü Züleyha kuşağının içine Abilerinin çizgi romanlarını saklıyor, gizlice burada okuyordu.Küçük kız pullu çemberini Boğazını bağlayarak pelerin yapıyor eline bir fındık çubuğu alıyor derin bir hayal dünyasına dalıyordu. Bazen kendini bir geminin kaptanı yapıyor, bazen bir şovalye oluyor, bazen at üstüne biniyor, bir kovboy gibi gün batımında at ile kayboluyordu. Hayvanlarını otlattığı yerde kesik bir ağacın kütüğü vardı çok geniş bir ağaçtı. Bu ağaç kütüğü Züleyha’nın okyanusta dalgalarla boğuşan gemisi idi.Saatlerce Züleyha bu çayırlıkta hem hayvanları otlatıyor, hem de oyun oynuyor bir şeyler okumaya çalışıyordu. Bazen Arkadaşı Halit Aziz’de aynı çayıra hayvanlarını otlamaya getiriyordu. Halit ve Züleyha kütüğün üzerine çıkıp birbirlerine kılıç çekiyorlar, birbirlerinin gemilerini ele geçirmeye çalışıyorlardı Halit Züleyha‘ya hiç kıyamıyordu. Her defasında oyunu Halit kaybediyor, gemisini Kara Korsan Züleyha’ya kaptırıyordu. Bir gün ikisi birlikte kütükten aşağı yuvarlandılar. Canları çok yanmıştı. Halit’in ayağı tasa çarpmış ,Züleyha ise kolunun üzerine düşmüştü. Düştükleri yer çok yüksek olmadığından ufak tefek sıyrıklarla kazayı atlatmışlardı. Züleyha baktı ki ikisinde de bir şey yok sırtüstü yatarken elini gökyüzüne kaldırdı. İki elinin başparmağı ile ve işaret parmağını birleştirerek kare şeklindeki parmaklarının arasından bir bulutu takibe almıştı. Halit de arkadaşının yanına uzanarak ne yaptığını sordu Züleyha‘ya. Bulutları izliyorum. çok şanslılar. Gitmek istedikleri yere gidebiliyorlar. Ve yukarıdalar. Her şeyi görebilirler. Dağları, üzerindeki ağaçları, üzerindeki kuşları, bütün gölleri, denizleri görebilirler. Biz ise sadece bir dut ağacının gölgesi kadar yol alabiliyoruz. Züleyha’nın gözleri doldu. Beyaz kurdelesi avucunun içinde terden sırılsıklam olmuştu. Gökyüzüne öfkeyle bakıyordu. Züleyha’nın babası Deniz yollarında çalışıyordu. Yılda bir kez ancak onların yanına gelebiliyordu. Babasına çocukları okusun diye para gönderiyor, ancak babası Adem’e sitemkar mektuplar yazarak paranın yetmedigini, daha fazla para göndermesi gerektiğini yazıyordu. Halbuki gönderdiği para oldukça yeterli bir paraydı ancak babası sürekli yeni hayvanlar alarak ahırı büyütüyordu.Çocuklar ve Ceyhune daha çok işin gücün altında eziliyordu. Züleyha’nın arkadaşı Halit daha şanslıydı. Erkek olduğu için okula gidebiliyordu. Halit bir gün okul çantası ile birlikte çayıra gelmişti. Kitapları ve defterlerini Züleyha‘ya göstermek için. Züleyha Halit‘e çok sinirlenmişti. Çünkü arkadaşı biliyordu ki Züleyha çok okumak istiyordu. Ama bu imkan ona sunulmamıştı. Aslında Halit’in niyeti Gülsüm‘ü üzmek değildi. Halit Züleyha‘ya kurşun kalemin yarısını kırıp verdi silgisini ikiye böldü ve çantasından bir sürpriz daha çıkardı çıkardı. Halit Züleyha‘ya büyük bir defter yapmıştı. Belli ki günlerce bu defteri yapabilmek için uğraşmış, Halit’in her gün fırından alınan ekmeklerin sarıldığı saman kağıtları biriktirmis, hatta yakınınızda kim varsa kağıtları , Amca ,Dayı ,Halagiller evinden istemiş , sonra onları babasının lastikleri dikmekte kullandığı iğneyle dikerek 20 -30 yapraklı defterlere dönüştürmüştü. çizgilerini çizmiş her bir sayfadaki kırmızı kenarlıkları yapmış ve günlerce bu defterler için uğraşmıştı. Züleyha bu defterleri görünce çok duygulandı. Halit Züleyha‘ya birlikte çalışırız dedi. Ben öğrendiğim her şeyi sana anlatırım. Bu defterler sana bir dönem yeter. İkinci dönem ben sana yine aynı şekilde defterleri yaparım demişti. Züleyha artık bu çayırlılığa daha da çok istekle geliyordu. Halit her gün hayvanları ile okuldan sonra koştur koştur çayırlığa geliyor, Züleyha‘ya bildiği öğrendiği ne varsa her şeyi anlatıyor hatta ödev bile veriyordu. Züleyha defterlerine eve götüremiyordu evdekiler sobaya atıp yakabilirdi. O yüzden defterlerini yazıp çizip bir sepetin içinde oyun oynadıkları kütüğün içine saklıyordu. Züleyha defterlerine özen gösteriyordu. Ancak düz bir alanda yazı yazma imkanı olmadığından ve de defterler saman kağıdı olduğu için çok çabuk deliniyordu. Ama neyse ki Halit onun için bu defterlerden 2-3 tane yapmıştı. bazen çocuklar ders çalışırken yağmur yağıyor ve Züleyha‘nın defterlerini çok kötü bir hale getiriyordu. Yırtılan defterlere hiçbir şey yapamıyordu, ancak islanan defterlerini güneşte iki 3 saat kurutuyor ve kullanmaya devam ediyordu. Halit yanında küçük bir Çakı taşıyordu. Bu Çakı ile birlikte haftada bir Züleyha’nın kalemlerin ucunu sivriltiyordu ama maalesef bölüştükleri kalemler hemen bitiyordu. Züleyha Halit Aziz sayesinde okuldan geri kalmıyordu. Hava çok kapalıydı. Annesi Züleyhaya bugün çayırlığa gitmesine gerek olmadığını söyledi. Çünkü hava kapalıydı ve kuvvetli bir yağmur yağma ihtimali vardı. Ama buna rağmen Züleyha annesine gideceğini eğer çok yağmur yağarsa yağmadan önce eve döneceğini söylemişti. Çünkü Züleyha Halit Aziz’in ona anlatacağı dersten geri kalmak istemiyordu. Halit aziz Ogün Çayırlılığa gelmişti. Fakat Halit üzgündü. Sebebi ise ailesi okumak için onu amcasının yanına İstanbul’a gönderecekti. Ve bu ders maalesef Züleyha‘yla son dersleriydi Züleyha çok üzülmüştü hem arkadaşını kaybedecek hem de dersleri maalesef yarım kalacaktı. Halit Aziz’e küçük kız elini uzattı ve ona hoşçakal arkadaşım dedi. Halit Aziz arkadaşına üzülme dedi sen çok akıllı bir kızsın. Biliyorum ki senin için başka bir kapı olmalı. O kapı açılacak ve sen o kapıdan büyük bir başarıyla geçeceksin dedi fakat Halit’in bu söyledikleri Züleyha‘yı hiç teselli etmemişti. Her şeyden önce Züleyha arkadaşından ayrılacağı için çok üzüldü. Halit Züleyha‘ya küçük bir kayık verdi. Bu kayığı küçük bir fındık dalını yontarak yapmıştı. Kayığın üzerine okul mendilden bir parça keserek yelkenli yapmıştı. Halit‘in ise çok büyük bir hayali vardı. Halit gemileri çok seviyordu. Büyük bir gemi yapmak istiyordu. Ve sanırım bu onun için bir başlangıçtı. İlk gemisi yapmış ve Züleyha‘dan bunu hatıra olarak saklamasını istemişti. Halit yelkenlisini Züleyha‘ya vererek merak etme o mendili hiç kullanmadım demiş ve ona muzip bir şekilde gülümsemişti. İki arkadaş birbirinden ayrılırken gözleri dolmuştu. Belki de iki arkadaş birbirlerini uzun süre görmeyeceklerdi. Halit Gülsüm’ün gözlerinin içine bakarak ondan bir söz istemişti.Züleyha bu yelkenli senin hayallerin asla o yelkenliden vazgeçme diyordu onun yönünü senin vazgeçmediğin herşey belirleyecek.Ne zaman ümitsizliğe kapılsan bu yelkenliğe bak ve kurduğun hayalleri tekrar hatırla, çünkü sen her şeyin en güzeline layıksın iki arkadaş birbirlerinden ayrılırken ellerini parmakları tek tek ayrıldı ikisi de ayrı yönlere doğru yürüdüler Halit fındıklığın içine doğru koşarak gitti muhtemelen ağlıyordu. Züleyha ise öylece kalakaldı. Züleyha fark etti ki yelkenlinin arasında küçük bir not vardı notu çıkardı ve okudu.Vazgeçmek için artık çok geç.