Kılıç-1-Garezenugil |
||||
Mehmet (yaklaşık 1808) | ||||
Mehmet Ali (yaklaşık 1828) rençper-eşkıya | ||||
Ömer İriz(yaklaşık 1848) reis / kayık sahibi..eşleri:budu kızı hanife / çittu kızı (Şahmelikten) | ||||
Çocukları; Osman, Ali, Mehmet Hafız, Hacı Ahmet (bekar ölmüş), Fadime (Dübüşu ailesinin annesi) | ||||
Osman | ||||
Osman Efendi (Garezenu) (yaklaşık, 1868/1955)5 yıl K.Afrika’da askerlik, 9 yıl Dolmabahçe’de polis, Vakfıkebir’de katip, Oğuz Köyü’nde Muhtar… |
||||
Eşleri ve çocukları | ||||
1-Kadın Mehm. Ağa kızı | 2-Ağasar Kızı | 3-Fadime Efenduğu | 4-Şaziye Ambarlıdan | |
Gadun (Ahmet-Fadime) | Fadime (Ahmet-Murat-Mustafa-Ayşe) | |||
Gülüzar (nişanlı öldü) | Ali-Pamuk (ikiz-Çocukken ölmüşler) | |||
Garezenuları soy bilgileri |
Mehmet Ziya Kılıç el yazmaları | |||
3-Efenduğu Fadime | ||||
Garezenoğlu Osman Efendi’nin 3. eşi Efenduğu Fadime‘den gelme soyu | ||||
Mehmet Ziya
|
Feride (çocukken öldü)
|
Hanife (1912/1995) 1.eşi İsin Hafızın Mehmet 2.eşi Sofun Ali |
Hacer, Kazim, Nezaket
|
|
Mehmet Ziya 1913-1968 |
Fatma |
(alefendi kızı) | ||
Fadime Dişli
(Ali Efendinin Fadime ile Emine Hanım birlikte yaşadılar.) (yaklaşık 1910-2003) Fatma ve oğulları |
||||
Ömer | Osman | Bahri | Zafer Ahmet | |
Ömer | ||||
Ömer | Hatice | |||
20.01.1932/ |
04.12.2010 |
(12.01.1034) (Ayşe Tohumlık) | ||
Metin (02.02.1954) eşi Ayfer (Giresun) |
Aysel 3 yaşında öldü |
Aysel (Gülsen)(03.05.1960)
Eşi Zeki Baktır-Şişli |
İlhan Fuat (17.01.1960) Eşi İlka Wagner (11.08.1963) |
Sinan 20.04.1965- Eşi Necla Çalışkan -28.11.1970-Çorlu |
Ayşe Elif | Taylan (16.03.1993) | Necla/Sinan | ||
|
|
|||
AyşeElif (27.05.1997) | Adil Emre (02.06.1990) | Aysu Mari (12.01.2002) | ||
Osman | ||||
Osman (1937-2016) |
eşi Perihan (Kadirağa Ahmet kızı) |
|||
Çocukları; Ayhan, Fatma, Mehmet Ziya | ||||
|
||||
Ayhan | eşi | Fatma | Eşi Sulhi | Mehmet Ziya |
1963 | 1966 | |||
Şahan 20.06.1994 | Gülşah Sena 2001 | Hazal | ||
Ahmet Selim 2007 | Esra | |||
Bahri | ||||
Bahri | eşi Mukaddes | (Gölcüklü) | ||
Çocukları; İlkay, Hakan | ||||
İlkay (1960) | Eşi Ramazan özüm | Hakan-1964 | eşi Semra ve Linda | |
Gökhan | Zeynep | Kağan 1988 | ||
1977 | 1986 | |||
Melike | Nurşah | Jashua Kaya 2000 | ||
1988 | 1993 | Melisa-1996 | ||
Zafer Ahmet | ||||
Zafer Ahmet | (1947) | eşi Mine | (Gölcük’lü) | |
Ziya (1970) | Filiz ve | eşi Tolga UÇAR | ||
4-Şaziye (Ambarlı’dan)(Garezenoğlu Osman Efendi’nin 4.eşi Şaziye’den gelme soyu) | ||||
Hayriye (örende evli, Hasan çocukları: Nezaat, Aydın , Hayrettin, Nurettin,Şaziye, Fahriye), Hayrullah, Ali Sait , Mustafa, Hayri (Muhammet) | ||||
Hayrullah | ||||
Hayrullah | eşi Fadime | |||
Nezaket eşi Sabri Dişli | Hasan eşi fadime |
Emine eşi ismet İpek |
Gülay eşi Ersin |
Şaziye eşi Emin |
Hüseyin eşi Ayla | ||||
Zeynep | Gülten | Melike | Mine-Hayrullah | |
Şükran | Betül | |||
Ümit | Yaşar | Dorukhan | Eren | |
Ali Sait | ||||
1934-23.8.2010 | Ali Sait | eşi Ayten | 15.03.1937 | |
çocukları: | Ayvalık- 23.8.2010 | |||
Ayşe Nur | Osman Oğuz | |||
Eşi Mahmut Reşat Turgay (02.05.1953 Bodrum) | ||||
Ayşe Nur 18.06.1956 |
Osman Oğuz 20.01.1969 |
eşi Elçin Emre 26.08.1964- Balıkesir |
||
Barış (04.091979) | Can (05.04.1982) | Ali Özcan (30.05.1992) | ||
Mustafa | ||||
garazenu evi | Mustafa | torunlar | eşi Saniye 1941 | |
Çocukları: | ||||
Orhan Oğuz | Hayriye | Hanife | Nuray | Tarık |
eşi Adem Çankaya | ||||
Orhan Oğuz | ||||
Orhan Oğuz | eşi Ayşe | |||
Çocukları; Şaziye, Uğur | ||||
Şaziye | Uğur eşi Nurgül | Cıvak | ||
Oğuz Ege | ||||
Tarık | ||||
Tarık | eşi Nilgün | |||
Çocukları; Yaren, Mustafa Kaan | ||||
Yaren | Mustafa Kaan | sünnet | ||
03.05.2008 | 03.05.2008 | |||
Hayri | ||||
Hayri | (Muhammet) | eşi | ||
Ali (Balkan Savaşında Şehit), eşi Aruz kızı Hasan Hafız (sakarya savaşında şehit) Fadime (Enikçioğlu ailesinin annesi) |
||||
Zeynep eşi Mahmut (efendioğlu) Çocukları: Ayşe, Hayriye, Alaattin, Kemal, Feride | ||||
Bir açıklama ve uyarı: Giresun’un Eynesil ilçesinden Karadeniz’e karışan Oğuz Deresi’nin üst kısımlarında Oğuz adı verilen bir bölge bulunuyor. Osmanlı arşivlerindeki tapu ve mahkeme kayıtlarında, bu bölgede yerleşmiş olan halkın Mehmet Fakih Bey’in soyundan geldiği görülüyor. 14. yüzyılda yaşadığı tahmin edilen Mehmet Fakif Bey’in sözü edilen Oğuz bölgesine yerleştiği ve bu bölgede daha sonra oluşan köylerden Türkelli’de, kendisiyle oğlu Oğuz Han için birer konak yaptırdığı söyleniyor. Bu konaklar, günümüzde Türkelli Beldesi, Atatürk Mahallesi’nde yer alan, ancak birkaç yıl önce üzeri toprak doldurularak yok edilen Güvende Suyu’nun çevresinde yer alıyor. Bu binaların zaman içinde yenilenip değiştirildiği düşünülebilir. Örneğin burada bulunan Garazenû Ömer İriz’in evinin daha sonra torunu Mehmet Ziya tarafından yenilendiği biliniyor.
Oğuz bölgesine yerleşen Mehmet Fakih Bey’in soyuyla ilgili bilgilerin ilk olarak Uzunisîn Hasan Efendi tarafından derlendiği düşünülüyor. Bu derlemede yer alan soy bilgileri önce 01 Kasım 1976 günü Mehmet İpek (Emniyet Amiri) tarafından bir deftere yazılmış ve bir soy ağacı şeması hazırlanmıştır. Bu notları daha sonra Gürkök İpek bilgisayar ortamında temize çekmiştir. Tarihi belli olmamakla birlikte bir soy ağacı çalışmasının da, aynı notlara bazı resmi arşiv bilgileri de eklenerek Mustafa Yazıcı tarafından ele alındığı anlaşılıyor. Yine aynı notlardan yararlanılarak hazırlandığı belli olan bir başka soy ağacı şeması Halit Arbay, Hüseyin Baş ve Turan Uzun tarafından 14.03.1986 tarihinde düzenlenmiştir. Bu kayıtlara ek olarak Salih Zeki Uzunboy, 1975’de dedesi Hacı Vehbi Uzunboy’a ait soy ağacı kayıtları bulduğunu söylüyor. Ancak bu kayıtların asıllarının ne olduğu konusunda bilgi vermiyor. Mehmet İpek, Mehmet Fakih Bey’den sonra ard arada gelen adların gerçekte aileyi yöneten kişiler olabileceğini ve bu adların “bey” ya da “ağa” biçiminde bitmesinin soyun asaletini gösterdiğini yazıyor. Mehmet İpek ayrıca, Hamza Bey’in babasının Mustafa Paşa, Yayla Bey’in babasının ise Süleyman Bey oldukları bilgisini “olmaları zan olunur” biçiminde ifade ediyor. Burada, Garazenoğlu soyuna kadar gelen kişilerle ilgili bilgiler Mehmet İpek’den alınmıştır. Sülale adı “kara düzen” ya da “kar ezen” biçiminde anlamlandırılıyor. Ancak diğer yandan bu ad, gerçekte “Kara Osman Oğlu” adının yöre ağzına göre “Garazenû” biçiminde dönüşmüş görünüyor. Bu ad “Kara Hasan” da olabilirdi, ancak yörede bu adın “Garasan” şeklinde söylendiği ve böyle bir aile adının olduğu unutulmamalıdır. “Osman” adının eskiden günümüze ailede tekrar edilmesi bu adın söz konusu olma olasılığını güçlendiriyor. Ayrıca Garazenû ailesinin Yayla Bey’in oğlu Osman Bey’den gelmiş olduğu da bu kanıyı güçlendiren bir bilgi. Soy ağacına göre Osman Bey ile Emin arasında bir kopukluk bulunuyor, belki de böyle bir kopukluk yoktu ve Emin Osman Bey’in oğlu idi. Ömer Kılıç Emin adını dedesi Osman Efendi’den duyduğunu söylüyor. Oysa M. Ziya Kılıç’ın 10.10.1960 günü yazdığı ve babası Osman Efendi’den duyduğunu belirttiği dede adları Mehmet ve onun oğlu Mehmet Ali ile başlıyor. Bu kişilerin yanındaki doğum tarihleri, Osman Efendi’nin 1955 yılında 86-87 yaşında ölümünden geriye doğru hesaplanarak belirlendi. Bunun için önce Osman Efendi’nin olası doğum yılı saptandı ve ardından bu yıl temel alınarak 20 yıllık insanın soyunu devam ettirme yaşı göz önüne alındı. 21.10.2007 günü oluşturulmaya başlanan bu soy ağacı, aile üyelerinden gelen bilgiler doğrultusunda güncelleniyor. Eksikliklerin < sinankilic@hotmail.com > adresine ya da 0538 4758874 numaralı cep telefonu aranarak bildirilmesi gerekiyor. Sinan Kılıç |
||||
Metin Kilic”tan bahsetmek istiyorum… Cocuklugunu köyde gecmis, köyünü cok seven, hatta cocuklugundaki köyü en cok kafasinda yasatan ve simdi onlari siirlerle ifade eden biri o..
O yüzden sehirden kacar, kizininda daha yesil yerlerde büyümesini, yasamasini ister. Okusa cok iyi bir mühendis olurdu ama o tuttu sair oldu ve iyi de oldu.. Size kisaca abimi tanitmaya calistim. Sevgiler / Garezenu Gülsen |
||||
Sevgili Arkadaslar, Uzun bir zamandır yurt dısında yasıyorum. Buraya okumaya geldim fakat gelis o gelis… Ama hicbir zaman köyümle bağımı kopartmadım. Hemen her yazın iznimin birkac gününü mutlaka köyümde gecirmeye calısıyorum. Hatta gelemedigim zamanlar icimde hep bir eksiklik hissediyorum. Köye gidip geldikce, değisiklikleri herkes gibi bende farkediyorum. Bu konuda unutamadığım bazi seyleri sizlerle burada paylasmak istedim. Bu olaylardan biri, sanırım 1992 ya da 1993 yılında eski köy okulunun kiremitlerinin evimizin önünden bir köylü kadının sırtında tasındıgını görmek oldu. Beşikdüzü Köy Enstitüsü’nden çocukların hep birlikte at sırtında malzeme tasıyarak, inşa ettiği okulumuzun böyle sökülüp dağılmasına ne kadar üzüldüğümü hatırlıyorum. Yazık oldu o çocukların emeklerine… Daha sonra mezarlık adı verilen köyün orta yerindeki harman yerinin gitgide beton yapılarla kapansına sahit oldum. En son belediye binasi yaptılar oraya. Zaten köye gidip geldikce eski evlerin yerine Karadeniz iklimine uygun olmayan evlerin yapıldıgını, eski evlerin ise luzümsuz esyaların konuldugu depolar olarak kaderlerine terkedildigini, hatta eski evleri yıkıp yerine beton evler yapıldıgını görmek beni hep üzmüştür. Bunları gördükce sanki bir parçam daha yok olup gitmis gibi acı hissederim. Çocukluğumda etrafta hiç görmediğim cöplerin, belediyenin her yere cöp varilleri yerleştirmesine rağmen köyümüzü ve özellikle derelerin icini nasıl kirlettiğini görüyorum. Köyümün ve meraların giderek pislik ve cöp yığınıyla kaplandigini ibretle görmekteyim.. Eski evlerin önünde fındık kurutmak icin kullanılan harman yerleri vardı. Artık buralara yazın gelindiginde acılıp oturulmak üzere insa edilmis betonarme evler yapıldı. Yazik bu evler icin harcanan paralara. O kadar zengin insanlar mıyız ki sadece yazın kullanılan evler yapıyoruz? Eski cesmelerimizin toprakla örtülmesini de bir türlü anlayamadım. Hatta bazi cesmelerin yerlerinden oldugu gibi söküldügünü gördüm. Insanlarimizin atadan dededen kalma bu yapilara sahip cikmamasi ne yazik… Eskiden köyümüzde bir tek araba yolu vardi. Evlere tas döseli ara yollardan ulasilirdi. Simdi hemen her yere araba yolu yapilmis. Tas döseli yolların kimileri yok olmus, kimileri toprak altina gömülmüs ve kimileri ise kullanılmadıgi icin otlarla kaplı. Sanki köyümüzün eski yollari unutulup gitmis gibi… Ne hüzün verici bir durum… Kimbilir hangi köylümüz yaptı o yollari ve kimbilir kimler o tasların üzerinden atlayarak gecti. Bunların hepsi yok oldu, yok oluyor. Eski okul binasi, eski evler, tekirler, cesmeler, mahalle aralarındaki yollar, harman yerleri artık anılarımızda kaldı, hepsi unutulup gitti. Onlarla birlikte bizde yok oluyoruz, havada toz zerreciklerimiz bile kalmayacak. Simdilik hoscakalın.. |
||||