Görele Tarihi

Görele yöreyi de bölgeyi etkilemiştirr./ İlhan Fuat Kılıç

1294 tarihli Trabzon Salnamesi’ nde Görele:
’Buranın mahsûlâtı dahi fındık ve fasulye ve mısır ve üzümden ibaret olup bunlar tüccara satılır ve oranın üzümünden külliyetli şarab yapılır.’

Ömer Akbulut, “Trabzon Cumhuriyetten Evvel Tarih ve Valiler” adlı kitabında özetle şöyle demektedir; “Üçüncüoğlu Ömer Paşa, Torul’un Manastır köyünde doğmuştur. Babası Ahmet’tir. Tahsilini İstanbul’da görmüştür. Paşalık rütbesini Vidin harbinde almıştır. Birinci Sultan Mahmut zamanında Dersim isyanını bastırarak padişahın gözüne girmiş ve Trabzon’a tam selahiyetli ve üç tuğlu vezir olarak gönderilmiştir. İlk defa Görele kalesini fethetmiş ve sonra da Trabzon’da Güzelhisar, Rum ve Kızılbaşların düşmanı olan Paşa sonradan Birinci Sultan Mahmut’un gazabına düçar olarak kellesi vurdurulmuştur. Harşit vadisinden bir yol geçirmiş, Görele ve Trabzon kalelerini Yeni Cuma mahallesinde Sultan Mehmet camiinin yanında bir medresesi, Uzun sokakta çeşmesi ve Trabzon’da eski Görele kazasında ve Elegü İskelesinde hayratı vardır”.

Diğer bir vesika; Sivas beylerbeğisi Süleyman Paşa’ ya ve Karahisar Behramşah ve Çepeni [Çepni] Çunkar ve Orta Pare hüküm ki; Karahisar Behramşah ve Çepeni Çunkar ve Orta Pare kazalarında sakin ulemâ ve sulehâ ve eyimme ve hutebâ ve sair eşref gergâh-ı muallama mahzar gönderüb zikronulan kazalarda sakin reaya tayifesinin ziraat eyledikleri yerlerde Türkman tayifesinden Mamalı ve Cirid ve Pehlivanlı ve Güvan ve sayir Türkman tayifesine mahsus defteri cedidi hakaînde mukayyed kadimi yaylak yoğiken zikronulan Türkman tayifesine kabilerile yaylak zamanında kazaların varup mer’alarına konub kök tereke ve sair mahsulleri arasında davarların rai ve ba’dehu harman vaktinde koyun ve sayir davarlarile gelüp çuval getürüp muradları mıkdarı mahsullerin gasp ve üç dört ay mıkdarı meksü teaddi ve kışlağa avdet eylediklerinde dahi mer’adan hayvanların maan sürüb götürüp ve evlerin basub içinde olan esvap ve ehlü ayallerinin üzerinde olan libasların nehbü garet eylediklerinden maada zikronulan Türkman tayifesinden Cüneyd kethuda oğlu Osman ve İdris ve Hasan ve Kirkoğlu İsmail ve Kuyuncu Şahin ve Cebeci Dudyar ve Hızır nam şakıyler sayir hevalarına tâbi eşkiya ile kazaî mezbûrun kurasında yedlerinde olan mümza defter mucibince doksan beş kil arpa ve yüz kil hıntaların cebren gasb idüb her sene bunun emsali teaddilerinden naşi ekser kura ahalisinin perakende ve perişan olmalarına bais oldukların ilâm eyledikleri ecilden senki mirimiranı mumaileyhsin bu fesadı iden mezkûrlar bulundukları mahalde meclisi şer’i şerife ihzar ve hasımlarile mürafaai şer ve hilâfı şer’i şerif ve bigayri hakkın nehbü garet eyledikleri her ne ise badessübut marifet-i şer’ile esbabına reddü teslim itdirüb ve mezbûrların kazai mezburda defterde mukayyed bilfiil tasarruflarında kadimi kışlakları yogiken kazalarına uğramayub ve bigayri hakkın mahsul ve sayir eşyaların garet etmemek üzre muhkem tenbih ve te’kid olunub mütenebbih olmıyub giru vechi meşruh üzre zulüm ve teaddi üzre olanları isim ve resimlerile ve sıhhati ve hakıykati üzre deri devletmedarıma arzu ilâm eylemem babında deyu yazılmışdır.

Fî evasıtır 1113 [ 14 – 24 Eylül 1701 ]

İkinci yazıda aşağıda: İspiye [ Espiye ] madeni emini Ebûbekir zîde mecdihuya hüküm ki, Hâlâ Trabzon mütesellimi Murtazâ zîde mecdihu südde-i saâdetime mektup gönderüb mütesellimi mumaileyhin ber vechi malikane uhdesinde olan Görele namı diğerle Pavaboli [ Yavebolu ] mukataası reayalarından Çepeni [ Çepni ] taifesi kadimi yerlerinden huruc ve etrafa perişan ve kendü hallerinde durmıyub berren ve bahren kat’ı tarıyk ve sefki dimâ ve nehbi emval ve hetki a’raz ve bunun emsali fesadü şekavetlerinin nihayeti olmıyub mezkûrların şerrü mazarratlarından ümmeti Muhammedin emnü rahatleri kalmamağla te’mini bilâd ve tatmini ibad içün bundan akdem müteaddid sudur iden evamiri şerifem mucibince maiyetine memur tavayifi askeriyye ile Trabzon’dan Gireson [Giresun]’a varınca taifei merkumenin kuttaı tarıyk ve sair eşkıyasının haklarından lâzım gelen cezayı şer’ileri tertip ve parakendeleri dahi kadimi yerlerine iskân ve hüsnü nizama ifrağa mübaşeret eyleyüb lâkin şekavetpise ve re’si eşkıyaları şiddeti şitadan bir tarafa firar itmelerile imkânda olmıyub güzergâhları seddü bend itdürüldiğinde bizzaruri eşkıyayı merkumeden malûmül esami şakıyler İspiye madenine gidüb senki madeni mezkûr emini mumaileyhsin sana istinad ve iltica ve kendülerine cayı selâmet ittihaz eyledikleri ecilden saire dahi bu halet sari olub maazallahü tealâ mezburlardan biri selâmet bulur ise bir müddetden sonra zuhura gelüb virilân nizamın ihtilâline bais olunacağı mukarrer olmagın bu esnada madeni mezkûra giden eşkıyayı merkûmenin haklarında lâzım cezayı şer’ileri tertibi içün ahiz ve mütesellimi mezbura irsal ve teslim eylemek üzre senki emini mumaileyhsin sana hitaben emri şerifim suduru halinde ilâm Divanı hümayun’umda mahfuz olan ahkâm kuyudatı tetebbü olundukda Trabzon ve Gireson havalilerinde olan Körtünlü [Kürtünlü] eşkıyası bulundukları mahallerden kaldırılub vatanı asliyyeleri olan Görele kazasına naklü iyvâ ve iskân ve mezburlardan bu makule fesadü şekavete tesaddi ve ihtilali memlekete müeddi olanları alâ eyyi hâlin ahiz ve ele getürilüb haklarında şer’an lâzım gelân cezayı şer’ileri icra ve şerrü mazaratları bilâdı ibad üzerlerinden def’ü ref’ olunup lâkin fesadü şekavetede alâkası olmıyan bigünâhların nüfus ve a’razına taarruzdan ve celbi malden hazer eylemek üzre Trabzon mütesellimine ve Gümüşhane eminine ve sairlere hitaben tenbih ve te’kidi müştemil evamiri şerife virildiği mukayyed bulunmagın mütesellimi mezburun iltiması üzre eşkıyayı merkumeden madenler tarafına firar ve iltica idenleri maden ümenası ahiz ve mütesellimi mezkûr tarafına irsal ve teslim eylemek içün emri şerifim virilmek babında bilfiil reisülküttabım olan İsmail dame mecdihu ilâm itmegin ilâmı mucibince amel olunmak babında fermanı âlişanım sadır olmuşdur. Buyurdum ki Fî evaili za 1145 ( 15 – 24 Nisan 1733 )

Yukarıda ikinci yazıda bahsedilen olayla yakınen ilgili Ömer Akbulut’un yayınladığı hüküm yazısı ise şöyledir; “Hâlâ Trabzon Mütesellimi olup Görele Voyvodası olan Mürteza zide mecdihuye hüküm; Trabzon ve Giresun havalilerinden olan Kürtünlü eşkıyası mukaddema zuhur ve havalarına tabi ehli ebnai sebulin yolları sesbendu zekan memlekete ishali mazarrat ve kadli nufus ve aslı emval müslimin adeti müstemereleri olup bunun ensal fesad ve şekavillerinin nihayeti olmadığı bundan akdem ilan olundukça eşkiyayı merkûm marifetine bulundukları mahallerden kaldırıp vatanı aslileri olan Görele kazasına nakli iskan olunmaları babında emri şerifim sadır ve Serdar Mustafa nam kimse dahi bu hususa memur olunmuşken mezkûr Mustafa gelmediğinden eşkiya-yı mezkûre nakl ve iskan olunmayıp hal üzre kalmaları ile tekrar cumhur ve emniyetli ahalisi Vilayet üzerine hücüm ve kitale tesaddi ve varışta olan en ümmet-i Muhammedi kaleye kapayıp dört beş [ay] muhassara ve cengu cidâl ve taşrada buluna emval ve eşya emtialarıyla müslimine taarruz ve nicelerini katl-i fesade fesad-ı şekaved ederek etrafı perişan olup ol veçhile şaki-i mezkûrun şer ve mazarratlarının an bilâd-ı ib’ad ve şegerci memleketi ebnai sebilin bir türlü emniyet ve rahatları kalmadığı Ser ve Giresun Kadısı Ahmet Görele Naibi Hüseyin ve Elevi Görele Naibi Ali ve Bayramali Kadısı Mehmet zide fezâilehû’ın başka başka arz Giresun’da sakin ulema ve sulehna vaizi ve hitabe fukara ve suafe zavatı kiram ve zair ehali muhzir ile ilan ve mezburlar bulundukları yerlerden ve hak ve asliyeleri olan Görele Kazasına nakil ve iskan ve mezburelerden bu makule fesad ve şekavete tesaddi ve ehli memleket mueddi olanlar alelecele el geçirilip haklarında şeran lazım gelen cezayı şeriyeleri icra şer ve mazaratları bilâd-ı ib’ad üzerlerinden ref olunmak emri şerifim sudurun itimat edmeniz ile eşkiyayı merkum eden büyüme fesad ve icra ile ve iskanlarının ve bilâd-ı ib’adın tathiri fermanın olup bu hususta sıyanet muavenat ve muzaherat ve iltihak ihtiyat üzere hareket eyle”


Ömer Akbulut’un neşrettiği dördüncü yazı bir şikayetname: Çepni eşkiyasının zülmüne uğrayan bir vatandaşın, padişaha sunduğu dilekçe: “Devletli, saaddetli, merhametli Efendim Hazretleri sağolsun. Kulunuzum.Trabzon sancağında Görele Kazasında olan Çebni eşkıyası, voyvodamız olan Murteza Ağa’yı kaleye kapayıp, beş gün beş gece muhazarada kalıp iki yüz ölü, mal ve erzaklarına garet edip hakim keşfedip yalnız üçyüz keselik mallarımızı yağma eyledikleri bu kulları mezbur Mürteza Ağa ile muhazaradan çıkıp vilayete gelip arzlarımıza nazar olunduğunda, Çepni eşkiyası hakkından gelip ecri hak olunmak üzere iken, mütesellim cemiyeti kübra ile geriye çevrilip Trabzon’a gelip gayri tedarik üzere iken Pulat oğlu Mustafa ve Yüzbin Mustafa ve Kazancı oğlu Mehmet ve Kuruluş oğlu Hüseyin müteveffa mütesellim harem konağına giderken, bu mezburlerin tahrikiyle iki yüz tüfekliyle köşe başında tutup, sekban başının karşısına getirip abdest ibriği versin, Tanrının divanına durayım deyip vermemekle feryat ederken der-akab boğazına ip geçirip boğup teslimi ruh etmiştir. Bu kullarını dahi tutun katledelim dediklerinde bu kulları avret feracesi giyip firar edip hâk-i pâye yüz süre geldiğimizde Efendimizin dahi hakkınızı icra-i hak edelim deyup fermân-ı âlileri olmakla elan bugüne dek inayetli Efendimizin fermân-ı âlileri üzere han köşelerinde zelîl zer-gerdân olup ikiyüz ölü, kasaba perişan kalemiz harap ve Çepni eşkiyasının tuğyanından bir iskeleden bir iskeleye gidilmek bir türlü mümkün olmamağa Çuhadar Hüseyin Ağa kulunuz her ahvalımıza muttali olduğu hakkımız ihkakı hak olunmak ve mallarımız tahsil olunmak için Hüseyin kulunuz mubaşereti ile İsmail Paşa Hazretlerine hitaben müekkiden ferman-ı âlileri niyaz olunur. Baki ferman Devleti, merhametli, sultanım hazretlerinindir”.

M. Arslan’ın ise yorumları şöyledir; İpek ve baharat yolunun Akdeniz yerine Okyanuslar üzerinden işlemesi dolayısıyla bütün Anadolu gibi bu büyük bölge de kervan ticaretinden mahrum oldu. Kapitilasyonlar dolayısıyla da mevcut el sanayini kaybetti. Yobaz softalar dolayısıyla Avrupa’nın yeniliklerine ayak uyduramadı. Uzun süren II. Viyana seferi dolayısıyla ekonomisi alt üst oldu. Yetişkin ve kültürlü insanlar savaşlarda eridi gitti. Yöneticilerin beceriksizliği, devlet idaresine iltimas ve kayırmanın girmesi, halkı kısa zamanda şaşkına çevirdi.

Neticede kıran kırana bir eşkıyalık, isyan ve baskınlar başladı. Denizde korsanlar, karada eşkıya kendilerini selamlamayan kuşları uçurmuyorlardı. O zamanki Görele’nin bir köyü olan Kötünle komşu kaza Kürtün ve Çepni eşkiyası ortalığı kasıp kavuruyorlardı. Sadece halkı değil hükümeti de basıyordu.

Yukarıda, Esbiye madeni emiri Ebubekir’e yazılan ferman da belirtildiği şekilde bu madende Görele’li Çepni eşkiyasının eline geçmişti. Trabzon, Gümüşhane ve Giresun’dan gelen kuvvetlerle ve hile ile bu eşkıya yakalandı. Denizlinin Sandıklı kazası’na sürüldü. Ele başları Bakü’ye kaçtı. Sürgüne gidenler 600.000 akçe fidye vererek o çevreye dağıldılar. 1729 yılında olan bu olay Görele’yi islah etmedi.

Yukarda bir vatandaşın padişaha yazdığı mektuptan da anladığımıza göre Görele Kalesi tekrar harap edildi. Asıl önemli olanı bu kalenin Kızılbaşlarının Trabzon valisi olan Üçüncüoğlu Ömer Paşa’nın akrabası Kaymakam Mehmet Bey’e isyanlarıdır. Bu isyandan sonra Görele Kalesi, Ömer Paşa tarafından tamamen yıktırılmıştır. Kalenin kızılbaşları ise tamamen ezilmiştir.

Eski Görele’ye ait bir sayfa burada kapanırken bir numaralı belgede bahsolunan Görele’li şakilerin Şebinkarahisar taraflarına yaylaya gittiklerinde yaptıkları yağmacılık, soygunculukla 1697 yılında başlayıp, tahminen 1738 yılında, medreseden yetişme ve iyi bir islahatçı olan Üçüncüoğlu Ömer Paşa’nın bu kaleyi yıkması ve Kızılbaşlarını de ezmesi ile biten korkunç devrin sonunda halk buradan dağılmış ve genellikle’de Elevi denen yeni Görele’ye gelmişlerdir.

Yeni Görele (Elevi) Kazası, 1758 yılında Tirebolu’ya bağlı bir bucak haline getirilirken, doğudaki bir kısım yayla köyleri Torul’a, batıdaki bir kısım köyleri de Tirebolu’ya bağlandı.

M. Arslan konuyla ilgili yorumlarına şöyle devam ediyor: Bu devirde Rize’de Tuzcuoğulları, birleşik halde Of ve Sürmene ağaları ile Trabzon-Giresun arasında da Hacı Salihoğulları, Laçinoğulları, Kel Alioğulları ve Kuğuoğulları hükümdar durumdadırlar. Bunlardan bazıları yaptıkları baskınlarda top bile kullanmaktadırlar.

Yukarda bahsedilen Kuğuoğullarından İbrahim Ağa, Giresun’da Falcıoğulları ile Dizdaroğulları arasında çıkan bir olay ve bunu takip eden tahcir veya kıtal olayına adı karışıp hakkında bir defa ölüm fermanı sadır olmuştur. Bu şahıs Görele’ye gelerek, kaymakam Beşikdüzlü Külünkoğlu Mehmet’le hısımlık ilişkileri kurup, sonradan 1748 yılında af edilerek onun yerine voyvoda oluyor. Bazı kaynaklara göre bu tarihten itibaren on beş yıl, bazılarına görede 1758 yılına kadar bu görevde kalıyor ki bu ikincisi akla daha uygundur. Oğlu Süleyman Ağa 1758 yılında bucak merkezini Görele’den Çavuşlu’ya nakletti. 1794 yılında ölümü ile bucak merkezi tekrar Görele’ye taşınmıştır.

İbrahim Ağa şekavet (eşkıyalık) olaylarında çok tecrübeli idi. Voyvoda olunca bu tecrübesinden faydalanarak çevredeki bütün şakileri bastırdı. Halk derin ve rahat bir nefes aldı. Bu başarısından dolayı oğlu Süleyman Ağa’yı önce Şebinkarahisar, sonra da babasının yerine Görele Voyvodası yaptılar.

Süleyman Ağa’dan sonra oğullarının, Görele’nin muhtelif yerlerinde konaklar kurarak derebeyliği yaptığı söylenmekte ise de önemli olan Çavuşlu da bulunan büyük konağın cümle kapısının üstünde bulunan “Bâb-ı Han” yazısı ile şövalyelerin şatolarını andıran iç bölme ve teşkilatı yurdumuzda bulunanlar arasında emsalsizliğini isbata kafidir. Çavuşlu’da bulunan bu konağı M. Şaban Toz şöyle anlatmıştır:
“Çavuşlu’da iki adet konak vardır. Konaklardan bir tanesi tamamen tahrip olmuştur. Eski konak üzerine tamir edilmek suretiyle yapılmış bir konaktır. Bu konak bu günkü Cami Yanı dediğimiz mevkinin üzerindeki, şu anda Zorlara ait olan evin çevresidir. Hamamı vardı, kileri vardı (benim çocukluğumda); oralar yıkıldı yerine yeni binalar yapıldı. Fakat konağın ana duvarlarından bir duvarı durmaktadır. İkinci Konak Kuğuoğullarına ait olan konaktır. Bu konak Hükümet konağıdır. Orta kapının, büyük kapının üzerinde “Bab-ı adâlet” yazıyor. “Adalet Kapısı” mavi çini ile beyaz zemin üzerine yazılmıştır”. 1796 ylında büyük bir veba (daun) salgını olmuştu. Bu salgında çok sayıda insan öldü. Görele’de pek az insan hükümran ve dost iki ağa ailesi kaldı. Güney doğuda Emanetler, kuzey ve batıda Kuğular ailesi. Bunlardan birincisi ulaklıktan ikincisi kuvvete dayanarak sivrilmişlerdi. Şişmanoğlu Muhtar, Emanetlerin kestiği tapu koçanlarının dip kayıtlarını gördüğünü muamele için kendisine getirildiğini bana anlatmıştır. Kuğuoğullarının da akrabalarından Kara Mehmet Ağa’yı kendilerine danışmadan yol yapmaya başladığı için Çavuşlu’da astıkları bilinmektedir.

O zamanlar aşağılık insanlarla, aşağılık suç işleyenlerin boynu kılıçla kesilirdi. İyilerle, soylulardan suçlu olanlar da asılırdı.

Bu devirden gerek asi ve şakilerin ıslahat kabul etmez tutumları gerek o devre damgasını vurmuş olan Kuğuların sert tutumları dolayısı ile halkın büyük bir kısmı, hatta köy köy “Şahali, Gökçeali, Terziali, Türkali, Dayıali” gibi Keşapta Şahmelik, Giresun’da Çıtlakkale taraflarına ve başka yerlere naklettirilmişlerdir.

Anarşinin merkez ocağı, yeniçerilik kaldırıldıktan sonra, sıra derebeylerine gelmişti. Trabzon valilerinden Hazinedarzâde Osman Paşa Tirebolulu Kahyazâde Emin Ağa’yı geniş selahiyetle Görele’ye göndermiştir. 1830 yılında Beşikdüzü, Eynesil dahil bütün Görele’deki konakları bu zat bir rivayete göre bir gecede yaktırmıştır. Sonra Ordu ve Giresun’a giderek oralara göçmüş olan halkın bir kısmını geri getirmiştir. Tarıma çok önem veren Emin Ağa, bir çift domuz kulağı getirene bir kıyye barut vermek sureti ile bu hayvanların neslini tüketmiştir.

Derebeylere ait Çavuşlu’daki konağın ikinci bir defa daha yakıldığı bilinmekte fakat sebebi öğrenilememiştir. 1838 yılında genel bir nüfus sayımı yapılmıştır. Bu sayımda da halk kadınların yazılmasına itiraz etmişlerdir. 1879 yılında Görele tekrar kaza oldu.

Görele, ilçe olduğu zamanlarda Çavuşlu’ya nisbetle pek gelişmiş değildi. Bu günkü T.C. Ziraat Bankası’nın yerinde bulunan bir medrese, Eski Cami ve doğusundaki blokun olduğu yerdeki ikinci medrese ile Eski ve Yeni Camilerle bunların arasına kümelenmiş olan ahşap han, dükkan, fırın, mağaza ve kahvehanelerden ibaret olup, etrafta Türk, Rum ve Ermeni olmak üzere otuz kadar da mesken vardı. 1880 yılında çıkan bir yangında çarşı olan yerler tamamen kül oldu.

Görele ilçe olmadan önce yalnız kış mevsiminde pazar kurulurdu. Yazlık pazar yerleri ise önceleri Bozcaali Köyü, Çakırlı Kıranında, sonra Daylı Köyü (Gürle Kıranında) olurdu. Bugünkü Tirebolu Caddesine paralel bir bataklıktan sonra Kumyalı mahallesi ve Elevi deresinin batı taraflarında müteaddit bataklıklar vardı. Sıtma ve sivrisinek korkusu ile buralara yaklaşılmazdı. Bugünkü Hürriyet ve Bulvar caddelerinin oldukları yerler tamamen denizdi. Hükümet konağının güney batı kısmındaki dörtyol kavşağı Ermeni, onun güneyine doğru uzanan saha Rum, burada Yeni (Hasan Ağa) Camiisine kadar olan büyük saha da Türk mezarlığı idi.

Eski Görele iki kısımdan ibaretti. Esas bölüm bugünkü Görele burnu denen yerde kalenin çevresindeki kasabaydı. Burası önceleri daha çok yazlık olarak kullanılırdı. Buranın bir kilometre doğusunda bulunan Yavebolu, sonradan Yobul ve Adabük olarak anılmıştır; burası da önceleri kışlık kasaba olarak kullanılırdı. Görele Kalesi ile Yavebolu’da inkiraza uğrayınca daha doğuda Şarlı adı ile kasaba belirdi. Bu kasaba ve çevresinin halkı 1894’te Görele’den ayrılarak kısmen Trabzon merkez ilçesi ile Vakfıkebir’e bağlandı. Şarlı adı da sonradan Beşikdüzü olarak değiştirldi. 1896 yılında Trabzon ilinde görülen kolera salgını Görele’de de görüldü. Yaz mevsimine rastlayıp halkın yaylada olmasından dolayı pek az zayiatla atlatıldı.